Gizli Parşömenler
Harika bir hava, diye içinden geçirdi Gigi, Ruyet meydanına indiğinde. Kısa bir video çekip İnstagram hesabında paylaştı. Daha sonra da çalıştığı Avm’ye doğru yol aldı. Limall, şehrin gözde mekanlarındandı. Gemiyi andıran mimarisi basit ama hoştu. 4 katlıydı. Bunun yanında -1 katı ve -2 katı da vardı. Otopark her avm gibi eksi katlardaydı.
Gigi beş yıldır çalışıyordu burada. Son haftaya kadar da her şey normaldi. Ancak son hafta tuhaf şeyler olmaya başlamıştı avmde. Durup dururken elektrikler gidiyor. Yürüyen merdivenler aniden duruyor üstündekiler birbirinin üstüne yığılıyordu. Gigi, avm girişinde dikiliyordu. Gündüz saat 12 sularıydı. Tuvalet molası istedi. İşini bitirip çeşmeyi açınca suyun yeşil aktığını gördü. Kapatıp tekrar açtı. Bu kez de sarımtrak akıyordu. Çaresiz elini yıkadı o suyla. Aynaya baktı. Kafasında kovboy şapkası vardı. Delirdim mi diye düşündü. Elini kafasına attı. Bir şey yoktu. Tekrar aynaya bakmaktan korktu. Aceleyle görev yerine döndü. Telsizle anons sesleri duyuluyordu. Şimdi içeri sarı kapişonlu biri girecek yanından geçerken geğirecek dedi telsizdeki anons. Telsizi kapatıp açtı Gigi. Niye böyle saçma sapan bir anons geçilmişti. İki dakika sonra kapıdan sarı kapişonlu biri girdi. Gigi’nin yanından geçerken geğirdi.
Anlam veremiyordu Gigi, şu son birkaç saatte olanlara. Kapıdan giren bazı kişilerin arkasından da bir gölge giriyordu. Telsizde tuhaf anlaşılmaz anonslar geçiliyordu. Böylece akşam oldu. İşten çıkıp tramvaya bindi. Etrafını gözlemlemeye başladı. Bi anormallik yoktu. Eve gelip aynaya baktığında da ters bir şey göremedi. Bu durumda doktora gitmeli miyim diye geçirdi içinden. Sorun bende mi? Yoksa işyerinde adını koyamadığım tuhaf bir durum mu var.
Ertesi gün gececiydi. İş yerine her zamanki nöbet yerine geldi. Cece’yle tutuyordu nöbeti. Cece kendi halinde kimseyle konuşmayan sadece işe gelip giden birisiydi. Gigi’nin canı sıkıldı. Cece’yi konuşturmaya çalışıyor fakat Cece kısa cevaplar vererek geçiştiriyordu. En son niye soruyorsun, dedi Cece. Sonra da konuşmadılar. Gigi dış devriyeye çıktı. Avm’nin yanında siyah camlı bir araç çalışır halde bekliyordu. Araca yaklaştı içerisi görünmüyordu. Herhalde bir süre sonra gider, diyerek yoluna devam etti Gigi. Çay içmeye yukarı kamera odasına çıktı. İçeride güvenlik amiriyle kameraları izleyen bir güvenlik vardı. Gigi, kapının ağzındaydı geldiğini görmediler. Bak lan nasıl hızlı hareket ediyor, dedi amir. Gigi ekrana baktığında küçük bir çocuk boyutunda insana benzeyen birkaç yaratık gördü. Çok hızlılardı ve yükseğe zıplıyorlardı. Gigi selam verince ekranı kapattılar. Bu neydi ve neden benden gizliyorlardı, diye düşündü Gigi.
Sese’yle dinlenme odasında karşılaştı. Sese kara kara düşünüyordu. Çıkışta sordu Gigi, bir derdin mi var diye. Hiç sorma, dedi Sese. Aklımdan şüphe ediyorum. Avm Doğu girişinde, bekliyordum. Kızılgöz mağazasında çalışan bir kız geçerken seni seviyorum, dedi. Ben de nöbet bitişi yanına gittim. Bir şeyler içelim, dedim. Kız beni şikayet etmiş, sarkıntılık yapıyor diye. Sen bana seni seviyorum, demedin mi dedim. Demedim deli misin nesin, git başımdan dedi. Gigi burada yaşanan anormallikler konusunda yalnız değilmişim, diye düşündü. İyi ki kimseye belli etmemişim.
Gigi, şekerciden kestane çikolatası aldı. Yerken birisi yanından geçerken oo ben de severim, dedi. Can sıkıcı olmaya başlamıştı yaşananlar. Sadece dışarıdan açılan otomatik kapı orta yaşlı bir kadına içeriden açılmıştı. Gigi, kendini tutamadı. Nasıl oldu bu, diye sordu. Kadın oralı olmadı.
Tuhaf 6. Gün
Bugün avmde konser vardı. Pelit, genç güzel bir şarkıcıydı. Gigi, bazı şarkılarını severdi. Konsere güvenlik olarak seçilmesi de onun için bir şanstı. Kalabalık toplandı, Pelit sahneye çıktı şarkılarını söylemeye başladı. Bir şarkısına gelince bu şarkıyı, dedi. Önümde duran güvenlik görevlisi Gigi için yazdım. Ona aşık olduğumu zaten biliyorsunuz. Gigi afalladı. Tüm kalabalık ona bakıyordu. Bu, dedi içinden. Sese’nin başına gelen şey. İnanma buna, dedi. Kendini toparladı. Konser olaysız bitti.
Sonraki gün tatildi. Az da olsa kafasını toplama şansı oldu Gigi’nin. Neyse ki evde her şey normaldi. Tadını çıkardı normalliğin. Hayatın normal seyretmesi ne büyük nimetmiş, diyordu. Ama her günün bitmesi gibi tatil günü de bitmiş mesai saati gelip çatmıştı.
Bugün semazen etkinliği vardı. Talihe bak ki gene Gigi görevliydi. Semazenlere giyinip soyunacakları odayı gösterdi. Ve etkinlik alanındaki yerini aldı. Bir süre sonra semazenler ney sesi eşliğinde sahneye çıktı. Ney sesi tuhaf şeyler uyandırdı zihninde. Semazenler dönmeye başlamıştı. Gigi de seyirciler gibi gözünü onlara dikmişti. Derken semazenlerin ortasında oturmuş yaşlı ve sakallı bir adam gördü. Gözünü başka yöne çevirdi. Gözlerini ovuşturdu. Hayır, adam hala oradaydı. Seyircilerden biri sahneye dalmış, çıkarayım diye düşündü ilkin. Ama adamın ne kıyafeti ne de duruşu sokakta görebileceğimiz birine benzemiyordu. Sanki semazenleri yönetiyordu. Yaklaşmaya karar verdi. Dibine kadar sokuldu adamın ürpererek. Gigi yaklaşınca yaşlı adam kafasını kaldırıp Gigi’ye baktı ve sana geldim Şems, dedi. Gigi yaşadığım saçmalıklardan biri daha, dedi. Yaşlı adama vurmak için elini kaldırmıştı ki güvenlik amiri yanında belirdi. -Napıyon burda, geç kenara herkes sana bakıyor, dedi. Gigi tamam amirim, dedi. Aptal durumuna düştüm. Napıyorum ben, dedi. Bugün de böyle geçmişti.
Ertesi gün batı girişinde Sese’yle birlikte görevliydi. Bunu niye yanıma verdiler ki diye düşündü. Zaten benim derdim bana yetiyor. Sese dışarı çıkıp çıkıp geliyordu. Huzursuzdu. En son dayanamadı Gigi. Neyin var, dedi. Çık dışarı bak, dedi Sese. Gigi dışarı çıkıp baktığında her şeyi normal gördü. Otoparkta arabalar, alışverişe gelen insanlar. Bu Sese’nin yanılsaması. Neyse ki benlik bir şey yok, dedi. Sese’nin yanına döndü. Sese: Gördün mü, dedi. Bir şey görmedim, dedi Gigi. Nasıl görmezsin gel beraber çıkalım, dedi Sese. Çıktılar. Bak, dedi Sese. Etrafımızı sarmışlar. Kim sarmış, dedi Gigi. Moğollar, dedi Sese. Bak şu da komutanları. Saçmalama Sese, dedi Gigi. Bu gerçek değil. Daha önceki gibi bir yanılsama. Sen körsün bence, dedi Sese. Baksana oklular, atlılar, hepimiz tehlikedeyiz. Bizi ancak Baybars kurtarabilir bundan. Gigi her ne kadar bunun gerçek olmadığını söylese de Sese’yi inandıramadı. Sese tüm güvenliklere, amirlere, yöneticilere kadar herkese tek tek anons geçiyordu. Moğollar etrafımızı sardı, alarm durumundayız. Çok kalabalıklar, orduya haber vermemiz lazım. Aynı gün Sese’yi işten çıkardılar. Gigi üzülmüştü ama yapacak bir şey yoktu. Gördüğüm olağanüstülüklere tepki vermemeliyim, diye bir karar aldı.
Ertesi gün gececiydi. Avmye doğru yürürken bir şey almak için yakınlarda bir bakkala girdi. İki kız elindeki bir şeyi bakkalcıya gösteriyordu. İyice bakınca bunların avmde çalışan kızlar olduğunu farketti. Bakkalcı: büyüye benziyor, dedi. Gigi alacağını aldı kızların peşinden gitti. Karanlık bi köşede kızlara seslenince kızlar korkuyla çığlık attı. Ben avmnin güvenlik görevlisiyim, o şeyi merak ettim, dedi. Kızlar: bunu bizim kattaki lavaboda bulduk, ne olduğunu bilmiyoruz, dedi. Gigi, o şeyi teslim aldı. İlgileneceğini söyledi. Cebine koyup görev yerine gitti. Her nasılsa koyduğu cebinin bacağında yanma hissediyordu. Bu da bir yanılsama mı diye diğer cebine koydu. Gel gör ki bir süre sonra o cebinde de yanma olmaya başladı. O şeyi eline alıp inceledi. Bilmediği bir alfabede tuhaf harfler, rakamlar ve şekiller vardı. Bu bir parşömendi. Ama neden ve ne içindi? Bakkalcının dediği gibi bir büyü müydü. Yoksa son günlerde başına gelen tuhaflıklar bunun yüzünden miydi. Bu uğursuz parşomeni kimseye veremem, kendimde de tutamam diye çakmağını çıkarıp yaktı. Yakmasıyla bir rahatlık hissetti. Sanki zihnindeki bir gölge silinip gitmişti. Mola zamanı geldiğinde aklına diğer tuvaletleri ve lavaboları kontrol etmek geldi. Her kata her köşeye bakacaktı bir bir. Aceleyle başladı, eksi katlarda bir şey yoktu. Zemin katta bir tane buldu. Hemen hemen aynı simgeler içeren bir parşömendi. Birinci katta da buldu. Telaşla koşarak ve soluyarak diğer katları da kontrol etti. Toplamda beş tane bulmuştu. Her biri birbirinin aynısıydı. Nöbet yerine geri döndü. İlk fırsatta bir köşede hepsini yaktı. Doğan Güneş’e gülümseyerek baktı. Tuhaflıkların bu parşömenlerden kaynaklandığına neredeyse emindi. Artık her şey düzelecekti. İşten çıkınca eve gidip güzel bir uyku çekti. Sonraki gün tatil ondan sonraki gün iş vardı. Bu kez işe gitmek için sabırsızlanıyordu. Her şeye yanılsamadan bakmak istiyordu.
Nihayet ertesi gün oldu. Heyecanla yataktan kalkıp kahvaltısını yaptı. İşyerinde gördüğü herkese günaydın, dedi. Nöbetine başladı. Saatler geçmesine rağmen bir anormallik yaşamadı. Nihayet düzelmişti. Böylece bitirdi günü.
Vela Callosa
Yorumlar