1. Bölüm: Küçük Bir Alev

9 0 17 Kasım 2024

Karanlık tünellerin sessizliği, yalnızca damlayan suların yankısıyla bölünüyordu. Derinliklerde bir yerlerde, kayanın soğuk yüzeyi ile yerin sıcak kalbi arasında bir yerde, Goblinler kendilerine ait bir dünyada yaşıyordu. Ama bu dünya, onların değil, onlardan nefret edenlerin ellerinde bir kafesti. Gri duvarlar, gökyüzünü hiç görmemiş topraklar, solgun yüzler… İşte burası Kraal’ın doğduğu yerdi.
Kraal, on üç yaşındaydı. Ya da bir goblinin yaşı nasıl hesaplanırsa… İnsanların takvimine göre belki de birkaç kış geçmişti. Ama yaşın burada hiçbir anlamı yoktu. Yaşıtlarından daha zeki, ancak daha güçsüzdü. Zayıf kolları, kaburgalarını saran soluk yeşil derisi, yıpranmış saçları onu köyün diğerlerinden ayırıyordu. Zayıflık, goblinler arasında hor görülürdü, ancak Kraal’ın gözlerinde yanan hırs, bu küçümsemenin ötesindeydi. Onun içinde bir alev yanıyordu – küçük, ama asla sönmeyecek bir alev.
Günler birbiri ardına karanlık içinde kayboluyordu. Kraal’ın ailesi, goblinlerin madenlerde zorla çalıştırıldığı köyün daha “şanslı” bireylerindendi. En azından gün sonunda evlerine dönebiliyor, taşların ve maden kokusunun arasında bir çorba kasesiyle yetinebiliyorlardı. Ama o gün, köyün üstündeki karanlık daha ağır basıyordu. İnsan askerlerinin bot sesleri, taşların üzerinde yankılanıyor, her geçen an daha da yaklaşıyordu.
Kraal, annesinin ürkek fısıltısıyla yerinden sıçradı.”Kraal, saklanman lazım. Hemen.”
“Anne, ne oluyor? Kim geldi?”
Annesi cevap vermedi. Küçük, titrek elleriyle oğlunu evin arkasındaki dar bir deliğe doğru itti. Delik, maden tünellerine açılan gizli bir geçitti. Bu geçit, köydeki her goblin ailesinin hayatta kalma umuduydu. Ama bu kez, Kraal’ın kalbi bu umudu taşımaya yetmiyordu. İçeriden bir ses ona, her şeyin sonsuza kadar değişeceğini fısıldıyordu.
Kraal’ın babası, ağır bir kazmayı sırtına alarak kapıya yaklaştı. “Ne olursa olsun,” dedi kısık ama kararlı bir sesle, “onlara boyun eğmeyeceğiz.”
O sırada kapı tekme darbeleriyle kırıldı. İnsan askerleri, kalkanlarını ve kılıçlarını parlayan meşalelerin altında taşıyor, köydeki her evi yağmalıyordu. Bir an için sessizlik oldu. Sonra, bir çığlık duyuldu. Kraal’ın babası, kazmasıyla bir askere saldırdı, ancak karşılık bulamadan yere yığıldı. Kraal, deliğin içinden olanları izliyordu; annesi de babasının ardından yere düştüğünde gözyaşlarını tutamadı.
“Korkak olma,” diye fısıldadı kendi kendine. “Bir gün… bir gün bunun hesabını soracağım.”

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla