4. Bölüm: Astrum Şehri
Rüya ve Geçmiş
Leo, tesisin soğuk ve karanlık eksi birinci katında, kapalı bir odada, kapıya yakın bir köşede oturuyordu. Metal kapıya bakarak, “Lily, biliyor musun? Burada seninle olmak bana iyi geliyor. Sen olmasaydın, tek başıma ne yapardım bilmiyorum,” dedi. Lily, diğer yan odadan kapının yanındaki duvara yaslanmıştı. “Çok sıkılıyorum ben ama,” dedi, sesi titreyerek.
Leo ve Lily o katta farklı odalarda tutuluyorlar dı, ama odaları yan yanaydı. kimselerin olmadığı zamanlarda, kapıdan kapıya konuşurlardı birbirleriyle.
“Leo, kapıdaki küçük delikten Lily’ye bir kağıt uzattı. ‘Lily, uzan ve al bunu,’ dedi. Lily kağıdı alıp baktığında, yüzünde bir gülümseme belirdi. ‘Çok güzel, Leo,’ dedi. Kağıtta kara kalem ile çizilmiş resim vardı, Lily’nin resmi.
“Lily, buradan çıkmak için uğraşıyorum. Çok zor olacak ama yapacağım, Lily beraber yapacağız, seni buradan çıkaracağım Lily.” Leo, Lily’e göre biraz daha sabırlı ve sakindi. Lily ise artık, yorgun, solmuştu. Leo, Lily’nin zor anlar yaşadığını biliyor, her zaman onu duyuyordu. “Lily, zamanı gelince buradan çıkacağız,” gözlerini yere dikti, “kesinlikle çıkacaksın,” bu son sözünü sessiz söyledi.
Lily de kapının kenarında yere oturmuş duvara yaslanmıştı. Odanın diğer tarafında duran bir yatağı vardı, ama hiç kullanmıyordu neredeyse. hep bu kapının yanında köşede oturup uyurdu, tek güvendiği kişi Leo’nun olabildiğince yakınında. Lily gözlerini yumdu, kendini saldı.
Bir süre sonra konuşma sesleri duydu. “İyi misin Logan?” Bir kadının sesi endişeli ve tedirgin ses tonuyla konuşuyordu. “Evet, şimdi biraz daha iyim canım. Peki siz, bir şeyiniz yok değil mi?” Logan’ın sesi bitkin ve tedirgindi. Sonra Logan’ın sesi yine geldi, “Şehre gidelim burada kalamayız artık.”
Lily’nin etrafı kararmaya başladı bomboş bir karanlık ortamday dı.
Sonra Lily, kendini Leo’nun yanında buldu. Leo, kendi kendine konuşuyordu. “Lily gitmiş, dışarıda. İstediğin oldu Lily, Artık özgürsün,” diyordu. Lily, Leo’ya bakarak, “Leo, buradayım. Gitmedim,” dedi ama Leo onu duymuyordu. Birden her yer yine karardı. “Hey! Leo!” diye bağırdı.
**********
Lily’nin Kararı
Lily Birden gözlerini açtı, “Leo! Beklee!”
Logan o anda araba kullanıyordu, hemen frene bastı arabanın duran tekerlekleri yolda sürtünmeye başladı, o gıcırdama sesi araba durunca sustu. Ne olduğunu anlamaya çalışan Logan başını arkasına çevirdi, “Ah! ne oldu, Lily?” merakla Lily’e baktı, ilk defa Lily nin sesini yüksek tonda duymuşlardı herkes. İkizler Andy ve Candy, Korku dolu gözlerle Lily e baktılar olabildiğince undan uzaklaşmışlardı. Lily koltuğun sağ tarafında kapının yanında, ikizler de sol tarafında lardı.
Logan çocukları görünce, “Lily sakin ol, bir şey yok,” dedi. Susan, çocuklara baktı, oda ön koltuktaydı, “Andy, Candy, sizde korkmayın sadece uyandı.” Onları rahatlatmaya çalıştı.
Lily, hemen, Logan’a baktı, “ne, ne oldu? neredeyim ben?” Logan hemen” “Lily bizimlesin güvende, yoldayız şehre gidiyoruz lütfen sakinleş,” dedi endişeyle. Lily arabanın camından etrafa baktı, yüksek binalar sokaklar, ve bir sürü insanlar var. bir caddenin kenarında lardı.
Lily, arabanın kapısını itmeye başladı, hızlı hızlı defalarca, “hayır, gitmeliyim peşime düşecekler,” sonra durdu. Logan’a baktı, “siz, beni çıkarın buradan, çıkamadım,” dedi, ciddi bir ifadeyle, kırmızı gözleri parladı. Logan, bir an “neden nereye gideceksin?” Endişeliydi ama merak etmişti.
Lily, kapıyı yine ittirmeye başladı, “hayır, açım sadece,” sabırsızca hiç bilmediği bir aracın içinden çıkmaya çalıştı. Lily ilk defa bir arabadaydı ne olduğunu bilmiyordu. Logan mecburan arka kapıyı açtı otomatik kapı bir anda açıldı. Lily o anda hala ittirirken, kendini dışarda yerde düştü.
Logan kendi kapısını açtı, hızla dışarı çıktı. “Lily! iyi misin?” dedi. Lily yerden kalktı Logan’a baktı, “ben düştüm sadece, gitmeliyim artık, o hala orada,” dedi, kırmızı gözleri umutla parladı.
Logan anlamaya çalıştı, “kim nerede?” sonra Lily nin yanına yaklaştı arabanın yanındalar, “Lily şehirdeyiz artık, burada seni bırakmayız,” dedi. Logan Lily’i hala küçük bir çocuk olarak görüyordu, ne kadar tuhaf biri olsada.
Lily, başını sağ sola salladı, siyah saçları savruldu, “ben gitmeliyim,” yere baktı, “Leo orada tek başına, o bensiz ne yapacağını bilmiyor,” hüzünle gözleri doldu. Logan bir adım daha yaklaştı, “peki nerede o? Lily, sen nereden geldin?” Lily Logan’ başını kaldırdı, neresi olduğunu biliyorum. Beni bulduğun yerde yakınında bir yer.” dedi sadece.
Logan iyicie düşündü, “hadi be, bunu daha önce aklıma gelmediğine inanamıyorum. Lily orası, S.İ.T.A.E. Yani Sağlık İleri Tıp Araştırma Enstitüsü. Sen oranın hastası mısın?” Lily hızla yine başını sağ sola salladı, “hayır, ben orada doğdum,” kaşlarını çatarak yere baktı, “D22 diyorlar bana, ama ben sadece Lily’yim,” Lily bu isimden nefret ediyordu, Denek 22 olarak adlandırılmıştı.
Logan derin bir iç çekti, “Lily orda ne yaptılar sana?” Lily yine Logan’ baktı, “üzgünüm, seni hissettim korkunu,” gözleri arabaya içerde olan ikizlere çevirdi, “onların korkuları, çok kötüydü, ben, bunu hissetmek istemiyorum,” dedi.
Logan hala sorusuna cevap alamadı, “Lily, ne yapacaksın peki?” Lily hemen elini kaldırıp açtı, avucunda karanlık aura oluştu minik kırmızı renklerle karışık karanlık aura, “bu şeyi öğreneceğim, bunu ben yeni öğrendim,” dedi, gözleri kırmızı parlıyordu bir yandan. “o adamlar geldiğinde, oradaki ben değildim, ne olduğunu hatırlamıyorum,” dedi.
Logan Lily’nin elinde oluşan karanlık auraya baktı, “Lily, orada ben ve ailem, çok zor durumdaydık, sen olmasaydın ölmüştük. Lily yine de, sen olmasaydın bu da olmazdı.” Logan iç çekerek, “aslında seninde suçun yok, seni ben getirdim, bu benim hatam. Nereden bilebilirdim ki? sonuçta, bir çocuk buldum, bırakamazdım.” Lily, Logan’a gülümsedi, “Logan, ben, gitmeliyim, beni geri almaya çalıştılar, yakalanırsam, sen yine zor durumda kalırsın,” dedi.
Logan başını salladı, Lily’e yaklaştı, cebinden bir miktar para çıkarttı, “Lily, bunu al, bu para yemek falan alırsın,” parayı Lily’e uzattı. Logan’ın elinden gelen şey sadece buydu. Lily dikkatlice baktı, parayı aldı, “tamam,” dedi. Logan bir iç çekerek, “2,000 Nexor seni idare eder,” dedi. Lily pek anlamadı kabul etti, “Teşekkürler,” dedi, elinde 2 kağıt bin Nexor vardı. Lily, arkasını dönerek caddenin kaldırımında yürüyerek gitti.
Logan, sadece arkasından baktı. O haklıydı, Logan sadece ailesi olan sıradan biriydi. Bu kargaşada koruyamazdı. Logan mecburen arabaya bindi. Susan, durgun bir şekilde, “nereye gidece ki?” diye sordu. Logan önüne bakıyordu, “bilmiyorum Susan, onu ikna edemezdim, gözünde ki kararlılığı gördüm,” Susan’a başını çevirip, “onu gördün sende, normal bir çocuk değil Başının çaresine bakabilir,” dedi. Logan arabayı çalıştırıp sürdü. Araba uzaklaşarak yoluna devam etti.
**********
Astrum Şehri
Lily kaldırımda yürüyor, bir yandanda etrafına bakıyor, merakla inceleyerek, yüksek binalar, cadde devamlı geçen arabalar, kaldırımda bir oraya, bir buraya yürüyen insanları izliyor. Lily şehirdeydi, Astrum Şehrinde.
Astrum Şehri, modern teknoloji ve geleneksel yaşam tarzının dengeli bir karışımını sunan benzersiz bir metropol olarak öne çıkıyor. Yöneticilerin teknolojik yeniliklere temkinli yaklaşımı, şehri Aetherion Prime gibi tamamen otomatikleştirilmiş şehirlerden ayırıyor.
Astrum Şehri’nin mimarisi, yüksek teknolojiyi ve çevre dostu malzemeleri bir araya getiriyor. Gökdelenler ve modern yapılar, yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak kendi enerjisini üretiyor. Cam cepheli binalar, güneş ışığını maksimum düzeyde kullanarak enerji tasarrufu sağlıyor.
Şehirdeki ulaşım sistemi, otonom araçlar ve geleneksel toplu taşıma yöntemlerinin bir kombinasyonunu kullanıyor. Elektrikli otobüsler, tramvaylar ve bisiklet yolları, şehir içi ulaşımı kolaylaştırıyor. Sürücüsüz araçlar yaygın olsa da, yöneticiler insan kontrolünde çalışan toplu taşıma sistemlerine daha çok güveniyorlar.
Astrum Şehri, yeşil alanlar ve parklarla dolu. Şehrin dört bir yanında yer alan bu alanlar, sakinlerin doğayla iç içe bir yaşam sürmelerine olanak tanıyor. Binaların çoğu, çatı bahçeleri ile süslenmiş.
Astrum Şehrinde güvenlikte, Aetherion Prime şehrinin aksine yöneticiler robotik güvenlik güçleri yerine, eğitimli insan polislerin çalışması daha güvenli ve daha kontrollü olarak görüyorlar.
Şehir, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak enerji ihtiyacını karşılıyor. Güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve en önemli kaynağı, füzyon enerji sistemleri, şehrin enerji ihtiyacını sağlıyor. Ancak, yöneticiler enerji depolama ve dağıtımında insan kontrolünü ön planda tutuyorlar.
Astrum Şehrinin sosyal yaşamı, dijitalleşmiş unsurları ve geleneksel etkinlikleri bir araya getiriyor. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, eğlence ve sosyal etkinliklerde kullanılırken, geleneksel pazarlar ve gece pazarı, festivaller ve kültürel etkinlikler de devam ediyor. İnsanlar, teknolojinin sunduğu avantajlardan yararlanırken, geleneksel sosyal etkileşimleri de sürdürüyorlar. Astrum Şehrinde, Nexor isimli para birimi kullanılıyor.
Kısaca Astrum Şehri, yöneticiler güvenilir teknolojiyi daha çok tercih ediyorlar.
Lily, Şehrin, sokaklarında yürüdükçe merakla hayretle etrafı izledi. Şehrin merkezine gelmişti, Kaldırım taşlarıyla süslenmiş sokakların birleştiği, büyük bir daire alanda buldu kendini. Lily, durdu, alanın kenarlarında birkaç tezgah ve satıcılar duruyor, gelen geçenler bir şeyler alıp yada bakıyorlardı. Alanın ortasında, daire biçimde duran yapay bir havuz var. Havuzdan yükselen birkaç su tekrar pürüzsüzce havuza dökülüyor.
Lily nereye baksa, hiç görmediği manzaraları gördü, “Ah, çok karışık,” dedi içinden. Yürümeye devam etti, kenardan bir tezgahın yanından yürüdü, “Merhaba senin işine yarayacak güzel eşyalarım olabilir. Bakmak ister misin?” Lily durdu tezgahın yanında duran orta yaşlarda bir adam onunla konuşmuştu. “Ne? nerede?” diyerek etrafına baktı.
Adam gülümsedi, “Evlat, işte burda önünde” tezgahın önüne geçti, elini tezgahta gezdirerek, Lily’e gösterdi. Lily tezgahta dizilmiş ürünlere baktı. Tezgahta çeşit, çeşit ürünler vardı, kablosuz kulaklık, kalemler, gözlükler ve çeşitli aksesuarlar. Tezgah genişti oldukça kalabalık eşyalar var. Lily gözünü bir tokaya dikti, kırmızı bir toka, Lily eline aldı çıtçıtlı toka nın üzerinde kırmızı süslemesi var.
Adam hemen, “Toka çok iyi görmüşsün, senin işine yarar, 5 Nexor senindir, haha,” dedi. Lily adama baktı, “ne işe yarıyor ki?” O anda adamın gülüşü düştü, “Ne mi? Saça takılıyor, umarım bir şakadır,” dedi.
Lily, gözleri kısık adama baktı, “Hayır, değil.” Adam birden yüz ifadesi şaşkına döndü, “Ah, gözlerine ne oldu böyle?” kırmızı gözleri dikkatini çekti. Lily’nin gözleri hızlı, hızlı hareket etti sağ sola, “Ne? ne var ki?” diye sordu. Adam garip garip baktı, “Ahh, neyse tokayı istiyor musun?”
Lily hemen başını salladı, “Evet, isterim,” adama tokayı uzattı, “Ben aldım” dedi. Adam tokayı aldı, Lily’e yaklaştı, “Mmm, çok garipsin, nasıl bir kız toka Takmayı bilmez ki?” Tokayı Lily nin başının, sağ tarafına taktı. “Evet oldu, şimdi, 5 Nexor alayım,” dedi. Lily elindeki, iki bin Nexor’u adama uzattı. Adam şaşkınca, “Bu ne evlat, bu kadar para çok bozukluk yokmu?
Lily anlamadı, “Bu, Nexor değil mi?” Elindeki paraya baktı, sonra bin Nexor uzattı. Adam derin bir iç çekti, Lily’den parayı aldı, “Baş belası, bir toka için çok para üstü vermem gerek şimdi,” 995 Nexor sayarak Lily e verdi. Lily’nin gözleri kocaman açılır, “Bir sürü Nexor’um oldu,” diyerek sevindi.
Lily diğer bin Nexor’u uzattı, “Birtane daha toka.” Adam kaşlarını çattı, “Ne? ne söyleyeceğim biliyor musun?” adam kolunu uzattı işaret ederek, “Defol git şimdi,” diyerek reddetti.
**********
Serena
Lily, yoluna devam etti, adamı kızdırmıştı, niye kızdığını anlayamadı, ama başında kırmızı tokası vardı artık. Lily, uzun bir süredir yürüdü. Hala şehirden çıkamadı, git, git bitmiyordu, yine de yürürken etrafı ilgiyle inceledi. Bir binayı gördü, çok yüksekti, başını kaldırıp izlerken, bir anda birine çarptı.
Genç bir kadındı, Lily ona çarpmasıyla yere sırt üstü düştü. Kadın, başını çevirip, “Önüne bak seni…” Diyerek Lily’e baktı, çocuk olduğunu görünce endişeyle eğilip, Lily’nin kalkmasına yardım etti. Kadın Lily’i kaldırdığında gülümsedi, “Çok dikkatsiz, dalgın gibisin, ufaklık,” dedi.
Genç kadının yüzü, belirgin ve düzgün hatlara sahip. Açık tenli ve pürüzsüz bir cilde sahip. Gözleri büyük ve mavi renkte, bakışları dikkat çekici ve etkileyici. Kaşları ince ve düzgün şekillendirilmiş. Burnu küçük ve yüzüyle orantılı. Dudakları dolgun ve doğal bir pembe tonunda. Saçları sarı ve hafif dalgalı, düzgün bir şekilde toplanarak at kuyruğu yapılmış. Saçlarının parlaklığı ve doğal dalgaları, genel görünümüne yumuşaklık ve zarafet katıyor.
“Serena ben, peki sen neden dalgınsın,” Lily’e dikkatle baktı, hala üstünde, siyah üniforma vardı. Serena sonra gözlerini fark etti, “Ah! sana ne oldu, böyle? Benimle geliyorsun,” dedi. Lily şaşkınca, Serena’ya baktı, “ben iyiyim bir şeyim yok,”dedi. Serena inanmadı, şüpheyle Lily’i süzdü, başını salladı, “Ailen nerede? bana söyle,” dedi.
Lily, şimdiden rahatsız olmuştu bu sorularla, başını yere çevirdi. Serena hala şüpheyle Lily’i izliyordu, “ufaklık benimle departmana geliyorsun, orda kim olduğunu anlarız,” dedi. Lily başını kaldırıp dik dik baktı, kırmızı gözleri parladı o anda, “Ben geri gelmeyeceğim,” dedi öfkeyle. Serena, gözleri görünce refleksle bir adım geri çekildi. “Ne?” O anda Lily hızla koşarak kaçtı.
Serena hemen peşinden koştu, “Dur! Kaçma! Hemen geri gel!” Diyerek bağırdı. Serena bir polisti, ve Lily’den oldukça şüphelenmişti.
Lily, peşinde olduklarını biliyordu, kimseye güvenemezdi, Serena’ın onlardan olduğunu düşündü. Serena hala kovalıyordu, “Sana dur dedim! Tanrım çok hızlı koşuyor,” Lily arayı baya açmıştı, Serena onu kaybetti, birden durdu, “Bu nasıl o kadar koştu?” Serena iyi koşmuştu ama, bir şekilde yetişemedi.
**********
Karanlık Tabancalar
Şehrin arka sokaklarında, Lily, yürümeye devam etti, şehirden uzaklaşmaya çalıştı. Astrum şehri, ne kadar merak uyandırmış olsada, aklında Leo vardı. Onu özledi, ama nasıl onu bulacak, bilmiyordu. Belkide geri gidip, Logan’ın onu geri götürmesini isteyebilirdi. Ama onunda bulamazdı, sonuçta şehrin orta yerinde bırakmıştı onu.
Astrum şehrinde tekinsiz bölümleri vardı, ve Lily o bölgelerden birindeydi. Lily sokakta yürüyor, zihninde derin düşüncelere dalmış halde. “İşte orda.” Lily durdu karşısında konuşan kişilere baktı, üç adam vardı. İçlerinden biri “Hey, sen! S.İ.T.A.E. kaçağı, sonunda seni bulabildik hemen bizimle gel. Yoksa kötü olur,” Dedi. Üçününde silahları vardı. Logan’ın evine saldıran adamlar gibi görünüyorlardı.
Lily, kaşları çatık onlara baktı, sonra etrafa göz gezdirdi. Adamların üçü de silahlarını doğrultu, yine aynı kişi, “öldürmeye çalışın sağ lazım,” dedi. Lily, hemen geriye doğru adım atarak koştu. O adam hemen, “Ah, lanet olsun, koşun!” diyerek Lily’nin peşinden koştular. Lily koşarken sağ tarafa doğru giden bir sokağa girdi, baya dar bir sokak. Biraz ilerledikten sonra dar sokağın çıkışına yaklaştı.
O anda başka bir adam önünü kesti, silahını çekerek Lily’ye doğrultu. Lily adamı görünce daha da hızlanarak üzerine doğru koşmaya başladı. “Olmaz dedim size” diyerek bağırdı. Önünü kesen adam hemen ateş açtı. Lily bunu fark edince çok hızlı bir hareketle, adamın yanındaki duvara doğru zıpladı duvarda 2 3 adım atarak yürüdü. O esnada Lily, elinde karanlık aura saçan bıçağını çıkarttı. Lily, bıçağı hızlı bir hareketle adamın boğazına salladı ve yere indiği gibi koşmaya devam etti.
Adam silahı bırakıp elleriyle boğazını sardı. Çok fazla kan akıyordu durdurmaya çalıştı. Ama işe yaramadı, hala çok kan kaybetmeye devam etti. Adam elini duvara yasladı, sonra yere yüz üstü düştü.
Diğer adamlar kovalamaya devam ediyorlardı, sonra yerdeki adamı gördüler, “Lanet olsun, başlarım bu işe. Ateş edin, vurun onu!” diyerek emir verdi. Adamlar koşmaya devam ederken, Lily’i gördükleri gibi ateş etmeye başladılar.
Lily hiç durmadan koşmaya devam etti. O anda adamların isabet etmeyen mermilerin sağ ve solundan geçtiğini hissetti, “Aaa, hayır” diyerek hızlıca koşarken sol tarafa giren bir sokak gördü ve hemen oraya koşarak ilerledi.
Adamlara biraz fark açmıştı ama girdiği sokak çıkmaz sokaktı. Durup etrafa baktı. Her yer yerde ıvır zıvır çöp vardı. “Nasıl yol bu böyle?” diyerek sinirlendi. Bir çöp konteyneri gördü. Hemen arkasına geçerek saklandı.
Üç adam da sokağın başında durdu. Birinci adam, “Hemen çık dışarı! Seni canlı yakalamak için uğraşıyoruz, gel bunu kolaylaştır!,” yüksek sesle söylerken, gözlerini çıkmaz sokağın her köşesinde gezdirdi. Çok karmaşık olan çıkmaz sokakta saklanacağı çok yer verdı.
Sonra yanındaki adama döndü çöp konteynerini gösterdi Kaşlarıyla bakmasını işaret etti. İkinci adam silahını doğrultup ilerlemeye başladı. Çöp konteynerinin arkasına tam bakarken, birden bir bıçak kafasına girdi. Lily bıçağı fırlatmıştı. Karanlık aura yayan, siyah görünümlü bıçaktı.
Adam geride duran diğer adamlara doğru yavaşça dönerken yüz üstü yere devrildi. Yere çarpan bıçağın sivri ucu, adamın kafasının arkasından çıktı.
Bu manzarayı gören diğer 2 adam da şok içinde baktılar. Birinci adam, “Lanet olsun, ateş et, hemen!” diğer adam ve birinci adam hedef gözetmeksizin ateş açtılar. Lily konteynerin arkasında yere diz çökerek siper aldı. Gelen mermiler çarptığı her şeyi kırarak parçalanıyordu. Lily ne yapacağını düşünmeye başladı. O evde olduğu gibi güç gösterisi yapamazdı, saten o şeyleri kendi isteğiyle yapmamıştı. Kendinde değildi.
Birden silah sesleri sustu. Lily ne olduğunu anlamak için göz ucuyla adamlara baktı. Yine o kadın, Serena, oradaydı. Serena adamlara doğru tabancasını çekti. “Kıpırdamayın, hemen silahlarınızı yere atın!” bağırarak emir verdi.
Birinci ve ikinci adam Serena’ya bakarak silahlarını indirdiler. Serena, adamlara dikkatlice baktı, “Bu şehirde kargaşa çıkaramazsınız öylece. Şimdi hemen yüz üstü yere yatın, dedi. Çıkmaz sokağa göz attı. Yerde ölen adamı gördü, kafasında bıçak olan adam yerde gördü, akan kan çok fazla yayılmıştı.
O anda adamlar bunu fırsat bilip indirdikleri silahı doğrulttular, Serena’ya doğru ateş etmeye başladılar. Serena hızlıydı, anında karşılık verdi. O anda diğer ikinci tabancasını da çıkardı, ateş ederek sokağın çıkışındaki duvarda koşarak siper aldı.
Lily bunu görünce şaşırdı. “Neden ona ateş açtılar ki? Onlardan değil miydi?” diye düşündü. O anda ikinci adam vurulmuştu bile yere düştü birden. Birinci adam hala ateş ediyordu, bir yandan da elini kulaklığına, götürdü “Saldırı altındayım, yardım lazım!” dedi. Serana birden önüne çıktı, yan bir pozisyonda duruyor, tabancasını uzattı nefesini tutmuştu, ve ateş etti. Tabancadan fırlayan mermi adamın alnının tam ortasından girdi.
Adam o anda geri, geri adım atarken yerdeki adama takılıp sırt üstü yere düştü. Çöp konteynerinin önüne Lily’nin tam önüne düşmüştü, Lily adamı yakından izledi. Adam da Lily’e karşı son bakışıydı. Lily, adamın ölümünü izlemişti. Kırmızı gözleri bir an parlamaya başladı.
Serena Sokağa doğru yürümeye başladı ayaklarının dibinde yatan üç adamın arasından ilerledi. Lily onu görünce bir anda irkilerek geri çekildi. Serena, Lily’e şaşkın bir şekilde baktı, “Yine mi sen? Bir şeyler çevirdiğini biliyordum. Şimdi kaçamazsın,” diyerek Lily’e baktı. Lily, de Serena’ya bakarak, “Sen onlardan değil misin?” Serena, adamlara bir göz gezdirdi, “Onlar kim, bilmiyorum, ve neler döndüğünü de? Benimle gel, belki anlatmak istersin,” diyerek Lily’nin kolundan tuttu.
Lily, kolunu çekiştirirken, “Olmaz, bırak beni,” diye kurtulmaya çalıştı. Serena, çıkmaz sokağın çıkışına kadar Lily’i götürdü. Lily yerde öldürdüğü adamı gördü kafasındaki bıçağa elini uzattı. Aralarında baya bir mesafe var, ama bıçak titremeye başladı, hızla adamın kafasından ayrıldı, süzülerek Lily’e doğru ilerlemeye başladı. Lily bıçağı kapar kapmaz, Serena’ya doğru salladı.
Serena, bunu fark edince ani bir hareketle dirseğini kullanarak Lily’nin kolundan engelledi ve Lily’i iterek yere düşürdü. Yerde duran Lily, Serena’ya gözlerini dikti, “Hiç bir yere gitmiyorum,” dedi, bir çocuk gibi kızgındı, kırmızı gözleri parladı. Serena’da Lily’e kızgın gözlerle bakarak, “O bıçağı bırak, hemen kızım. Şu an nasıl bir durumda olduğunu bilmiyorsun, değil mi?” Dedi.
10 tane adamın geldiğini görürdüler. Serena, bunu görünce, “Ah, bu da ne? gel, hemen,” diyerek Lily’yi kolundan tutarak hızla uzaklaşmaya başladılar. Serena, “Ne oluyor kızım, onlar kim böyle?” diye sordu ama Lily bir şey söylemedi. Serena ile birlikte koşmaya devam ettiler. Adamlar, peşlerine düşerek ateş ediyorlardı. Lily, Serena’nın elinden kurtulup bir eve girdi. Serena da, “seni ahmak, hemen buraya gel,” diyerek peşinden gitti.
Lily ve Serena, eve girdikleri ev boş ve döküntü haldeydi, evin harabe durumundaki odasına girerek beklediler. Serena, Lily’e başını çevirip baktı, “Düştüğümüz duruma bak, buraya girmek zorunda mıydın?” diyerek Lily’i azarladı.
Lily, somurtarak Serena’ya, “Neden benim peşimdesin ki? Sende gelmeseydin,” diyerek başını başka yöne çevirdi. Serena, “Bak çocuk,” dediği anda silah sesleri tekrar yankılandı. Adamlar dışarıdan eve mermi yağdırıyorlardı. Lily, yere çömelerek etrafa baktı, her yere mermi geliyor ve her yeri kırılıyor, duvarlardan, ve kalan eski püskü eşyalar parçalandı. Her yer delik deşik olmaya başladı, resmen mermi cehennemi gibi.
Serena, odadan salona ilerledi evin salonun penceresinden adamlara karşılık vermeye başladı, iki elinde tabancalarla pencereden dışarıya ateş etti. Lily’e seslenerek, “İyi bir yerde saklan hemen çocuk!” diye yüksek sesle uyardı. Serena, bir yanda telefonunu çıkarttı, hızlıca kulağına götürdü, Bir yandanda ateş etti.
Birden pencereden içeri bir el bombası geldi bunu gören Serena, “Ah, bu da ne böyle, bu kadarı da fazla artık,” diyerek hızlı bir hareketle bombaya tekme attı, en azından bombayı biraz uzağa yolladı. Çok şiddetli bir şekilde patlayan bomba her yeri toz duman etti, Serena o anda kendini yere attı, ama bombanın etkisiyle kendinden geçti, bayılmıştı.
Lily, evin odasında kapının kenarında duruyordu, patlama yüzünden dehşete kapıldı. Salonun sağ tarafında yerde, toz duman arasında Serena’yı gördü. Silah sesleri durmuştu,
Lily, hemen Serena’ya doğru koştu, iki elini sıkıca tutup, çekti. Lily Serena’yı yerde sürükleyerek odaya güvenli bir yere götürdü, biraz zorlansa da başarmıştı. Lily bunu niye yaptı oda bilmiyordu, salona tekrar baktı, yerde duran tabancaları gördü. Salona tekrar hızla koşarak iki tabancayı aldı. Yine odaya girerek kapının kenarında bekledi.
Lily iki tabancayı sıkıca tuttu, keskin bir bakışla gözleri parlamaya başladı. Lily’nin kıyafetleri ve bedeni adeta karanlık bir ateşin içinde gibi, aura yaymaya başladı. Tabancaları kaplayan karanlık madde enerjisi, tabancaları yeniden şekillendirdi. Tabancalar, simsiyah ve kırmızı karışımı renklerde karanlık aura yayıyor. Tabancalar artık Lily’nin bir parçası oldu.
Adamlar yavaşça eve girdiler, salonda gezerek, her yere bakıyorlar, silahlarını ustalıkla tutarak dolanıyorlar. Lily o anda derin bir nefes aldı, kapının kenarından salona atıldı. bir iki adam onu fark ettiklerinde çok geçti, “Burda!” Lily iki karanlık tabancayı uzatarak ateş açtı.
Salonda, hala bombanın yarattığı toz bulutu daha tam anlamıyla dağılmamıştı. Lily, ateş ettiğinde tabancaların namlusunda, kırmızı karışımı karanlık aura parladı. Tabancadan fırlayan mermiler bazı adamların içinden geçmekle kalmadı, onlardan parça koparıyor ölümcül yaralanmalarına sebep oldu. Her yere onların kanları sıçıyordu.
Adamların bazıları ateş etmişti, ama Lilye mermi isabet etse bile karanlık maddenin gücü onu korudu. İçeri giren yedi, yada sekiz kişi çaresizce Lily’nin hedefi oldular. Duvarlar onların kanıyla boyanmıştı. Lily bunları yaparken, sanki bir çocuk, oyuncak tabancasıyla oyun oynuyordu.
Lily S.İ.T.A.E. de, deneylerde çok fazla acı çekmişti. Her işlemlerde, defalarca ölmüştü, onu tekrar, tekrar diriltmişlerdi. Lily her uyandığında, o odada yatağında uyanmıştı, ve tekrar ölmek için çaresizce beklemişti. Lily bu yüzden ölmek nedir tam olarak bilmiyor, en azından bu öldürdüğü insanlara karşı hiç bir şey hissetmedi. Bu onun için çok kolaydı.
Lily, herkesi öldürdü, tabancaları indirdi, kırmızı gözleri parlıyor ve gülümsüyor. Elinde ki tabancalara baktı, çevirip imceledi, “Çok güzelmiş” dedi fısıldıyarak.
Serena gözlerini açtı, mavi gözler yorgunca etrafı inceledi, elini yere dayadı ve kalktı. Serena, patlamanın etkisiyle herhangi bir yara almamıştı, ama onu fena sarstı. Ayağa kalktı, elleri hafiften titriyor, ve yalpalayarak yürüdü. Kapıya geldiğinde, salonun ortasında Lily’i gördü, “Çocuk? S, sen ne yaptın?” Birden öksürdü, ellerini dizlerinin üstüne dayadı, nefesi titriyor, ve halsiz bir halde soluklandı.
Lily, bir tabancayı ona doğrultu, kırmızı gözleriyle Serena’yı süzdü, çok sakin ve soğukkanlı bir halde. Serena, bir anda yere yığıldı, yüzüstü yerde yine kendinden geçti. Lily doğrulttuğu tabancayı hafif kenara kaydırdı, daha net gözlemledi. Lily Serena’ya yaklaştı, eğilip baktı, ne yapacağını bilmiyordu. Dışarıdan sesler geldi, ve ışıklar evin pencerelerinden içeriye yansımaya başladı, mavi kırmızı parlayan renkli ışıklar. Birileri gelmişti, Lily hemen odaya koştu.
Astrum şehrinde, bir gürültü koptu bir evde, birileri polisi arayarak ihbar etmişti gelenler polis ve ambulans. Evin kapısı açıldı, bir adam içeri girerek, etrafı gezdi, arkasında polis üniforması giyen iki kişi daha girdi. İlk gelen adam, yerde baygın yatan Serena’yı fark etti, hızla koşarak yanına gitti.
“Serena! oh hayır!” Adam korku ve endişeyle Serena’yı çevirdi, nabzına bakmak için iki parmağını boynuna götürdü, “Yaşıyor hemen sağlık ekipleri gelsin HEMEN!” yüksek sesle bağırdı. Bir polis, başını salladı “Emredersiniz!” hızla dışarı çıkıp gitti.
Diğer polis de hemen, “Evi iyice aradık hiç kimse yok. Hayatımda böyle bir şey görmedim efendim,” dedi endişeyle dehşet içinde etrafa baktı. Salonda ölenlerin kanları duvarları boyamıştı, ve adamların birçok parçaları sağ sola saçılmıştı.
Serana’nın yanında olan adam olanları pek umursamadı onunla ilgilendi. Serena hafifçe kıpırdadı, gözlerini araladığında başında duran adamı gördü, “Max, nerde kaldın?” dedi, halsiz ve titreyen ses tonuyla. Max hemen, “Nerde kaldı sağlık ekibi?” Serena ya başını çevirip baktı, “Buradayım endişelenme, ne oldu burda?” ah neyse sonra konuşuruz” dedi. Kapıdan iki sağlık ekibi içeri girdi, sedyeyi hazırladılar. Yavaşça emin adımlarla Serenayı kaldırıp ambulansa götürdüler.
Max peşinden onları takip etti, Ambulansın arkasına sedyeyi kolayca yerleştirdiler, Serena’yı kontrol ettiler. Max merakla, “iyi değil mi?” diyerek sordu. Sağlıkçılardan biri, “Şu an iyi ama daha iyi detay için hastaneye gitmesi gerek, izninizle gitmeliyiz efendim,” dedi sakince. Max başını salladı, “pakala, ben gelicem sonra gidin,” Max arkasını döndü, üzgün bir halde durdu öylece.
Max, keskin ve belirgin yüz hatlarına sahip, genç bir polis memuru. Yüzü simetrik ve pürüzsüzdür, cildi açık renklidir. Gözleri parlak ve etkileyici bir mavi renkte olup, keskin bakışlarıyla dikkat çeker. Kaşları düzgün ve belirgindir, gözlerine belirgin bir ifade katmakta. Burnu düzgün ve yüzüyle orantılıdır. Dudakları ince, ancak belirgin bir şekle sahiptir.
Saçları mavi renkte ve hafif dağınık bir tarzda kesilmiş, ancak yine de düzenli ve bakımlıdır. Saçlarının rengi onun genç ve dinamik görünüm sağlıyor. Saçları orta uzunlukta olup, alnına doğru hafifçe düşüyor. Bu tarz, ona hem modern hem de dikkat çekici bir görünüm kazandırıyor. Max’in yüzü ve saçları, onun disiplinli ama aynı zamanda enerjik ve kararlı bir kişilik katıyor.
Max Blackwood Çok yetenekli genç ve disiplinli bir polistir.
Serena Blake, Max’ın ortağı Kendine güvenen analitik düşünebilen yetenekli bir polistir.
**********
Çocuk Parkı
Lily, o evden uzaklaşmıştı. Hava iyice kararmış, gecenin karanlığı bastırmıştı. Ancak, yürüdüğü sokağın uzun aydınlatma direkleri sayesinde yolunu bulabiliyordu. Lily yorulmuştu ve hala ne yapacağını bilmiyordu. Sokakta öylece yürüyordu, yalnızdı. Sonra bir çocuk parkı gördü. Parkta salıncak ve kaydıraklar, etrafında yaya yolları, ve çimenlik alanlar ile geniş banklar vardı.
Lily, parkın en uzak ucuna, daha az ışık olan bir köşeye gitti ve bir bankın üzerine oturup yaslandı. Gecenin ilerleyen saatlerinde park bomboştu, sessiz ve sakindi. Lily, bankın üzerine uzanarak gökyüzünü seyretti. Karanlıkta, parlayan küçük yıldızları izledi. “Leo, senin de görmeni istiyorum,” diyerek fısıldadı kendi kendine.
**********
Gökyüzündeki Karanlık
Gökyüzündeki karanlık, yıldızları adeta boğuyordu. O kadar derin bir karanlık vardı ki, yıldızların parıltısı bile kaybolmuştu. Her bir ışık noktası, umudun zayıf bir yansıması gibi görünüyordu, ama karanlık öyle baskındı ki, onların varlığı neredeyse hissedilmiyordu.
~~~~~~~~~Bölüm Sonu~~~~~~~~~
Yorumlar