1.Bölüm: Karanlığın Keşfi
S.İ.T.A.E. Sağlık İleri Tıp Araştırma Enstitüsü dünyadaki herkesin böyle bildiği bir yer, hastalıklara karşı ilaç geliştirmeleri ile anılır. Ama başka bir yüzü daha vardı: S.İ.T.A.E. tesisi, kimselerin bilmediği bir yönü, sadece belli başlı kişilerin bildiği yer altında gizli katlarında yasa dışı deneylerin yapıldığı bir yer. Karanlık Deney.
**********
Zümrüt gölgeleri Çölü ve Karanlık Silahlar
Hanry, normal boylarda, orta yaşlarında bir bilim adamı, sadece bilim adamı değil, çok zeki ve zengin biriydi, ayrıca, teknoloji ve bilim konusunda dehaydı. Hanry’nin yüz hatları belirgin ve karakteristik. Yüzü uzun ve kemikli, çene hattı oldukça keskin ve güçlü. Çenesi kare şeklinde. Burnu düz ve hafifçe belirgin, yüz hatlarıyla orantılı. Saçları normalinden biraz uzun ve hafif dalgalı, gri ve beyaz karışımı bir renkte. Gözleri ela renkte keskin bakışlara sahip. Kaşları kalın, belirgin ve hafifçe kalkık. Gözlükleri büyük çerçeveli ve yüzünün çoğunu kaplıyor. Alnı geniş ve açık, saçları alnının hemen üstünden geri taranmış. Sakalları düzgün kesilmiş ve gri-beyaz karışımı. Sakalı yanaklarında ince bir şekilde uzanıyor ve çenesiyle birleşiyor, bıyıkları ise dudaklarının üstünde dikkat çekici bir şekilde duruyor.
Hanry Astrum şehrin çok uzağında, çölde gömülü, oldukça derinlere inen bir harabe buldu, bu harabe neredeyse 15 katlı bina yüksekliktedir, ve çölün altına gömülmüş haldeydi.
Çölün ismi, Zümrüt gölgeleri çölü olarak bilinir, söylentiye göre bu çöl binlerce yıl önce bir ormandı, bir gün ormanda büyük bir kıyamet kopmuş, kıyamet o kadar büyüktü ki, koca orman bir anda kuma gömülmüş, bu söylenti dilden dile dolaşmıştı, çoğu inanmasa da, bazı kesim insanlar inanmıştı.
Hanry, bu çölün kumları altında bulduğu harabeyi uzun süredir araştırıyordu. Harabe nin içine de kum dolmuştu. Hanry bir çok çalışan işçilerle çalışıyordu, dikkatli ve titizlikle harabenin içinden bir şekilde kumları çıkarmışlardı.
Hanry sonunda Harabe nin derinliklerine kadar inmişti, uzun uğraşların sonucunda iki gizemli silah buldu. Silahlar biri kılıç, diğeri de yaydı, ancak sıradan silahlar değillerdi. Silahlar karanlığın gücünü barındırıyorlardı, iki silahta siyah ve kırmızı karışımı aura yayıyordu. Hanry oldukça meraklanmıştı.
Çalışanlardan biri yaklaştı, kendini tutamayarak kılıcı eline aldı, “Hanry, bu çok güzel,” çalışan genç biriydi. Birden gözleri kocaman açıldı o anda yüz ifadesi acı içinde büzüştü. Hanry, çalışanın bu hareketine karşı endişeyle, “seni salak ona dokunma,” demeye kalmadan bir şeyler olmaya başladı.
Genç çalışanın elindeki kılıcın etrafındaki karanlık aura, yoğunlaşmaya başladı, çalışanın etrafına dolanarak sardı, “AAHH! BU NE!? AHHHH!” genç çalışan acı çığlıkları yankılanmaya başladı, kılıc eline yapışmış gibiydi, bırakamadı. Hanry, birkaç adım geri çekildi, çalışana bakarken onun bu haline dayanamadı, kolunu gözlerinin önüne götürüp bakmamaya çalıştı.
Çalışan acı çekiyordu, etrafında oluşan karanlık aura, onu tamamen sardı, ve tüketmeye başladı. Adamın gözlerindeki ifade, korkunç acı içindeydi, gözleri kırmızı bir şekilde parlamaya başladı. Çalışan adam tükenerek tüm bedeni siyaha büründü, parçalanıyordu, karanlık aura adamı sonunda tamamen parçaladı, tüm bedeni, organları, parçalanarak yere döküldü, sadece geriye kararmış kemikleri kalmıştı. Genç çalışanın kemikleri de birbirinden ayrılarak yere yığıldı, kılıçta düşerken yerde, biraz kalan kuma saplandı.
Diğer çalışan birkaç eleman olanları görmüşlerdi, hepsinin yüzünde dehşet verici bir korku vardı.
Hanry bu olanlara inanamadı, etrafında ki çalışanlarına göz gezdirdi, onlarda şok içinde korkuyorlardı, “sakın kimse dokunmasın, bu durumu ben hallederim, şu an bu bölgeyi boşaltın, üst katlara yerlerinize çekilin, HEMEN!” diyerek emir verdi. Herkesin gözlerinde ki dehşete rağmen, denileni yaptılar, bazıları hızlı adımlarla oradan ayrılırken bazıları da yavaşça, olayın şokunu atlatmaya çalıştı, ve yavaşça ayrıldılar.
Hanry, birkaç gün sonra, dediğini yapmıştı olayı yatıştırıp ölen çalışanını ortadan kaldırılmıştı, bu durum, diğer herkesi derinden etkilemiş olsa da, Hanry, onları sakinleştirmiştir, eskisi gibi olmasada bir şekilde dikkatle ve titizlikle işlerini yapmaya devam ettiler.
Hanry, çölde kumlara gömülü olan harabe yapıyı, kendi istediği gibi düzenleyerek ve eklemeler yaparak, bir tesis haline getirdi, böylece buradan çalışmalarını sürdürmeye devam edebilecekti.
Uzun bir süre sonra, Hanry silahları inceleyerek bir çok bilgi edindi, bu bilgiyle ve kendi zekasıyla, bir makine yaptı. Makine yüksek teknoloji bir ürün dü, amacı silahlardaki enerjiyi kontrollü bir şekilde aktarmak, yine kendi tasarladığı küçük standart boyda olan külçeleye benzeyen bir kapsüller üretti, böylece kontrollü bir şekilde muhafaza edebilirdi.
**********
Klonlama ve S.İ.T.A.E.
Karanlık yüksek enerjiye sahip silahlar, kılıç ve yay, Hanry silahlardaki enerjiyi aktardı ama bir sorun vardı, silahlardaki enerji hala aynıydı, sanki sınırsız bir enerji kaynağı gibiydi, “nedir bu? aahh çok ilginç,” şaşkındı. Hanry, o harabede, bir oda inşa ettirdi ve laboratuvar olarak kullanıyordu, silahları, mermerden yaptığı tezgahın üstüne yerleştirdi, etrafını camla kapattı.
Hanry, silahları oldukça yakından inceledi, özel bir mikroskobu cam kutunun üstüne yerleştirdi, yakından izliyordu çok önemli bir şey farketmişti. “gerçekten çok ilginç,” gözlerini mikroskoba bağlı olan monitöre dikti “DNA, inanılmaz bu, enerjide DNA var,” o silahların enerjisi, aurası vardı. Silahlar birine aitti hatta, birinin parçası gibiydi.
Hanry gözlerini ayırdı oturduğu rahat sandalyesine yaslandı, “klonlama işlemlerine başlamalıyım,” başını salladı kendi kendine, elinde bilinmeyen bir varlığın DNA’sı vardı.
Bir süre sonra, Hanry laboratuvarda ayakta düşünceler içindeydi, yanında biri vardı, Hanry, laboratuvarın orta yerinde olta atıyordu, “Robert, bunun ne anlama geldiğini biliyorsun değil mi?” hiç yerinde durmadı devamlı olta attı. Robert anlamaya çalışıyordu merakla Hanry’i izledi, “pardon ama ben anlamadım, yani emin misin DNA olduğuna?” dedi.
Robert, 1.80 boylarında ve fit bir yapıya sahiptir. Spor yapmayı seven biri olduğu için kaslı ve güçlü bir fiziğe sahiptir. Koyu kahverengi saçları hafifçe dalgalıdır ve genellikle düzgün bir şekilde kesilmiştir. Saçlarının yanlarında birkaç gri tel bulunmaktadır. Yüz hatları keskin ve belirgindir, kare şeklinde bir çenesi ve belirgin elmacık kemikleri vardır. Gözleri yeşil renkte ve derin bakışlara sahiptir. Gözlerinde her zaman bir merak ve dikkat ifadesi görülür. Robert, iş ortamında genellikle beyaz laboratuvar önlüğü giyer. Bunun dışında sade ve rahat kıyafetler tercih eder. Jean pantolon ve polo yaka tişört, sıkça giydiği kıyafetlerdendir.
Hanry bir anda durdu Robert’e başını çevirdi, elini kaldırıp parmağıyla işaret etti, “hatırlıyor musun? bir proje üzerinde çalışıyordum. Aylar önce bahsetmiştim.” Robert gözleri açıldı şaşkınca, “ahh hayır. Hatırlıyorum deli saçması olan projen, ama askıya alındı, unuttunmu, bu yüzden sana fon vermediler, çünkü senin bir kaçık olduğunu düşündüler,” Hanry’e birkaç adım yaklaştı, yüzüne bakarak “haklılar, çünkü senin projen, yanlış kişilerin eline geçerse, büyük bir problem olabilir,” dedi.
Hanry, aylar önce böyle bir projeden bahsetmişti, Astrum şehrinde, büyük iş adamları ve patronlarına. Onlar bu projeyi gereksiz ve tehlikeli olarak görmüşlerdi, klonlama nasıl tehlikeli olabilirdi ki? Büyük iş adamlarının tehlikeli görmesinin nedeni şuydu, yanlış kişilerin eline geçerse ve çok önemli kişilerin klonlanması, belki de felaket olabilirdi. Büyük iş adamları, bunu göze almadılar, Hanry’nin projesi askıya aldılar ve Hanry’nin bu projesi gerçekleştirilmemesi için, onu uzaklaştırdılar, hatta sürmüşlerdi.
Robert, Hanry’nin yanında ona merakla baktı, “bunu nasıl yapacaksın,hiç fon yok, yatırım yok, zeki olabilirsin ama yeteri kadar paran yok, baksana şu hale, burada harabe desin, çölün tam ortasında,” dedi.
Hanry, gülümsedi, “Robert, zeki olduğumu şimdi sen söyledin, çok iyi planım var, ama bunun için Simon’a ihtiyacım var,” dedi. Robert şaşkınca Hanry’e doğru bir adım attı yüzüne baktı, “ne? Sımon’mu?” dedi. Hanry, gözlerindeki ışıltıyla başını salladı, “bak Robert planım şu. Bir enstitü kuracağız, Simon’da başında olacak, beni kimse bilmeyecek, şu kurulan, enstitü büyük bir amacı olacak, Sağlık İleri Tıp Araştırma Enstitüsü, olarak kurulacak. Bu aynı zamanda bir tesis olacak, çok gizli, Astrum şehrin yakınında, ama gözlerden uzakta olacak şekilde kuracağız. Böylece fon ve yatırım elde edeceğiz.” dedi. Etrafını camla kapattığı silahlara baktı, “bu DNA kime ait bilmiyorum, ama bunu kullanacağım, her ne olursa olsun.”
Simon Astrum şehrinde yaşayan bir doktordu, tıp konusunda ilerlemek isteyen bir doktor. Bir yıl sonra Hanry’nin, isteğiyle bir Bina kuruldu, Astrum şehrinin hemen uzağında, kocaman geniş bir bina. 10 katlı ama bir o kadarda genişti. etrafını saran büyük alanı ve alanın sınırını belirlemiş olan bir metre uzunluğunda duvarı var, duvarın üzerine de demir korkuluk yapılıydı. Binanın önününde geniş kapısı var yine demirden yapılma ve ortasından iki yana doğru açılıyordu. kapının kenarında küçük bekçi kulübesi inşa edilmişti. bina nın ana girişini kapatan büyük bir kapısı vardı. Burası Sahlık İleri Tıp Araştırma Enstitüsü olarak adlandırıldı. S.İ.T.A.E.
Hanry işlerini hala çöldeki harabe de yönetiyordu. bu harabe artık tamamen değişmişti. çölüm derinliklerine kadar inen, bir tesis olarak yeniden inşa etmişti. Çölün yüzeyine büyük bir giriş yaptırdı, bu giriş daire biçimde ikiye ayrılarak, açılıyordu. tamamen açıldığında direkt bir helikopter pisti karşılıyordu. Tesis çölün yer altına kadar olan katları,15 kata denkti. en alt katlarında Laboratuvar var yaptı. En üst katında ise Robert’in şık görünümlü odası vardı, bu tesisin yöneticiliğini Robert’e bırakmıştı.
Hanry Robert’in odasında tekli koltukta oturuyordu, hemen önünde, Robert’in masası var, Robert kendi masa başında ki Sandalyesinde oturuyordu. Hanry, koltuktan kalktı, “az kaldı Robert, çok az kaldı,” Robert’e baktı gülümseyerek. Robert gergindi, dirsekleri masasına dayamıştı, nefesini yavaşlatarak Hanry’e gözlerini çevirdi, “bu kaçıncı bilmiyorum ama hiç de umduğumuz gibi gitmedi, Hanry, bu çok fazla artık,” dedi, yeniden derin bir nefes aldı.
Hanry masanın önünde turluyor ve düşümcelerini dışa vurarak, “evet, evet, şu an ki, denek sayısı yirmüç, her an hazır olabilirler, Denek 22 ve Denek 23, bu sefer çok, iyi olması gerek,” bir an tereddütten sonra Robert’e baktı, “hadi gel her an hazır olabilir, gidip bakalım.”
**********
Denekler
Her yerin karanlık olduğu bir yer. Hiçbir şey görünmüyordu, sadece karanlık. Ses gelmeye başladı, sank bir kalp sesi, gelen kalp sesi düzenli ve yavaştı.
Hanry laboratuvara gelmişti yanında Robert’le beraber gelmişlerdi. Hanry direk karşısında duran büyük iki tane olan Kapsüle baktı, hayranlıkla yaklaşarak inceledi, “Robert, içinde duruyor, bir kaç dakika sonra kapısını açacağız, gelişimi tamamlanmış olacak,” dedi sabırsızca bekleyerek. Robert hala endişeli bakışıyla iki kapsülü süzdü, “D22 ve D23 mü var şimdi burda,” dedi. Hanry kenarda masaya geçerek bilgisayarın monitöre baktı, klavyeyi hızla tuşlamaya başladı, “evet hazırlıkları ayarlıyorum, şimdi çıkaracağız onları, bu sefer her şey yolunda değil mi, hehe, merak etme Robert, zarasızlar çocuk gibi zarasızlar, uyandıklarında tek bildikleri şey, hiçbir şey, biliyorsun saten değil mi, bu ilk değil sonuçta. İşte şimdi kapsülleri açıyorum.” son bir işlemden sonra bilgisayarın başından kalktı, kapsüllere bakarak Robert’in yanına geçti. İki kapsülde tam karşılarındayıdı merakla izlediler.
Karanlık her yer karanlık, sadece düzenli kalp sesi geliyordu başka ses yoktu tamamen sessiz. Sonra etrafta gürültüler gelmeye başladı, arada atan kalbin sesi hızlanmaya başladı. Karanlığın tam ortasında dik bir şekilde ışık gelmeye başladı, o kadar parlaktı ki bembeyazdı dik duran ışık sağ ve sola yayılmaya başladı. Tamamen karanlık alan şimdi bembeyaz ve parlak. Işığın ardından yavaşça iki kişi belirmeye başladı, Hanry ve Robert, hala kalp sesi duyuluyordu ama ritmi çok hızlıydı.
Hanry gülümsemeye başladı, “tam olması gerektiği gibi Robert. Bu varlık hızlı gelişti şu an 8 10 yaşlarında gibi görünüyor.”
Kapsülün kapısı ortadan ayrılarak açılmıştı, sadece bir kapsülü açtılar. Kapsülde bir çocuk vardı, çocuk oldukça kısa saçları var, saçları simsiyah, gözleri çok farklıydı, göz bebeği siyah ama iris bölgesi kırmızı ve parlaktı, yüzü pürüzsüz, yanakları hafifçe dolgun, normal bir çocuk gibi görünüyordu ama farklıydı. hiç ifade yoktu sadece gözleri Hanry ve Robert’in üzerinde gezdirdi.
Hanry çocuğa bakarak yavaşça yaklaştı, “Robert şu an bizi anlamaz ve bizde ona bir şey anlatamayız, bu D22, ama D23 için biraz daha zamanı var,” dedi çocuğa bakarak gülümsedi, “merhaba D22. Robert ben D22 nin kontrollerini gözden geçireceğim, sonra ona genel eğitimlerden geçireceğiz, sonra da incelemek için bir çok işlemlerim var,” dedi.
Uzun zaman geçti, Hanry, silahlarda bulduğu DNA yı kullanarak bir çok denek yapmıştı, çoğu denekler S.İ.T.A.E. nın gizli yer altında ki odalarda tutuluyordu. Ama don yarattığı denekler, D22 ve D23 onları da uzun bir süre boyunca araştırdı, ama istediğini tam alamamıştı, rn son onlarıda S.İ.T.A.E. ye gönderdi. Hanry’nin amacı, belirsizdi, kimseye tam olarak amacından bahsetme di, sadece Hastalıklara karşı, yeni tedavi için olduğunu söyledi, ama bu doğru muydu yoksa bir şeyler mi saklıyordu. Bunu kimse bilmiyordu bilemezdi. Hanry kimseye o kadar güvenmiyordu, en azından şimdilik.
~~~~~~~~~Bölüm Sonu~~~~~~~~~
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Kapak tasarımı hoşuma gitti, başarılar dilerim.