Yaldızlı Saray’ın taht odası her zamankinden daha soğuktu, gölgeler altın duvarlarda titreşiyordu. Lord Mordvan devasa kemerli pencerenin yanında durmuş, gezegenin pembe gökyüzüne bakıyordu.
Arkasında, imparatorluk subayı Komutan Varcus Duval rahatsız bir şekilde kıpırdandı. Deneyimli bir komutandı deneyimli olmasına, ancak maskeli lord ona sanki bir sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca sessiz kalırken, o bile Mordvan’ın öfkesinin ne kadar büyüdüğünü hissetmekten kendini alamadı.
“Bana tekrar açıkla, Komutan,” Mordvan’ın sesi alçak ve soğuk bir şekilde geldi, sessizliği bir bıçak gibi kesti. Sırtı hala Duval’a dönüktü, elleri arkasında kenetlenmişti, sesinin tonu tehlikeli derecede sakindi.
Duval yutkundu, konuşmadan önce alnındaki teri sildi. “Lordum, mahkeme salonuna yapılan baskın sırasında Leydi Lucite, Franc Yıldıztozu adında idealist bozuntusu bir yargıç ve onun amcası Valero Dorbant adında iki kişiyle birlikte kaçmayı başardı. Sarayın alt salonlarındaki devriyelerimizden kaçtılar ve biz onları yakalayamadan gizli tünellerden kayboldular. Büyük bir olasılıkla..” Bir sonraki sözlerinin riskini bilerek tereddüt etti, “… duruşma kayıtlarının bir kopyasını almış olabilirler. Benard’ın işini bitiren manga onun üzerinde kayıtları bulamamış. O sırada Penelope ve diğerleri de merdivenden karşı binaya kaçıyormuş.”
Mordvan yavaşça döndü, altın maskesi Duval’in kendi solgun yüzünün korkunç bir yansımasını gösterdi. Sessizliği herhangi bir bağırıştan daha yüksekti. Duval kendini hazırladı.
“Bu kayıt,” diye başladı Mordvan, sesi hala ürkütücü bir şekilde sakindi. “Her şeyi değiştirebilir. Mahkeme, duruşma… Başyargıç’ın öldürülmesi.” Daha da yaklaştı, uzun, korkutucu figürü Duval’in üzerinde belirdi. “Lejyonerleri toparla ve peşlerine düş.”
Duval, sakinliğini korumaya çalışarak devam etti, “Sadrazam Amelric gezegenin her yerinde sıkıyönetim ilan etti. Kaydın kurtarılmasını sağlamak için artık tüm güçler seferber edildi—”
Mordvan eldivenli elini kaldırarak onun sözünü kesti. “Amelric bu başarısızlığın ciddiyetininin farkında mı?”
Duval hızla başını salladı. “Evet, efendim. Sadrazam bunun tamamen farkında ve bu yüzden gezegendeki tüm İmparatorluk Lejyonu birimlerini ve bize sadık devlet muhafızlarını gönderdi. Zwardher’lar ile beraber halihazırda şehrin her köşesini aramak için sizin komutanız altında konuşlandırılıyorlar. Leydi Penelope’yi bulmamız ve ne pahasına olursa olsun o kaydı almamız yönünde emir aldık.”
Mordvan bilgiyi sindirirken bir anlığına sessizlik ve ağır bir duraklama yaşandı. Sonra ani, şiddetli bir hareketle yumruğu pencere çerçevesinin yan tarafına vurdu ve camı çatlattı.
“Başarısız olma şansın yok Duval!” diye tısladı Mordvan, öfkeden patlayacak gibiydi. “Emrimizdeki her kaynağın kullanılmasını istiyorum. Her adam, her silah, her alet. Kaydı yayınlama şansı olmadan önce onları bulacaksınız!”
Duval iki parmağını birleştirip iki gözüne götürerek hızla selam verdi. “Emredersiniz efendim!”
Mordvan pencereye doğru döndü, kararan ufuk çizgisine baktı. “Zwardher’ları kente gönderin. Şehrin her santimini, bu kokuşmuş gezegenin her köşesini tarasınlar. Kimse kaçamayacak. Ne Leydi Penelope, ne onun aptal yargıç koruyucusu, ne de amca. Onları bana getirin. Mümkünse canlı olarak.” Duraksadı, tonu daha da karanlıklaştı. “Ama ölü de olur. Gözünüz kayıtlarda olsun.”
Duval tekrar başını salladı, omurgası Mordvan’ın bakışlarının yoğunluğu altında dikleşti. “Zwardher’lar ve Lejyon emrinizde, efendim. Onu bulacağız.”
Mordvan elini sallayarak onu uzaklaştırdı, subayın varlığını çoktan unutmuştu. Taht odasının ağır kapısı arkasından gıcırdayarak kapanırken tek başına duruyordu. Geniş salondaki tek ses, altın maskesinin ardındaki yavaş ve dikkatli nefes alış verişleriydi.
Yorumlar