Eren’in tüm bu durum için tek bir şartı vardı, Mordrath’lılar Gecura’yı bulmasına yardım edecekti. Eren’in gülümsemesi durdu ve Mafa’ya dönüp sordu: “Neden böyle bir şey yapayım?”
Bunun olacağı belliydi. Bir insanın canavarlara yardım etmesi pek içten olmazdı. Dahası canavarların Eren’i sınırlarına kabul etmesi de normal değildi. Elbette Mordrath’ın merkezine kadar ilerlemiş değillerdi, yalnızca Mordrath’ın sınırında olan bir tavernada oturuyorlardı.
Gornak için bu kabul edilebilirdi çünkü Eren’i tek başına zapt edebileceğini düşünmüyordu. En azından onun suyuna giderek anlaşmaya varabilir yahut Eren fark etmeden güçlü canavarları etrafında toplamak için zaman kazanabilirdi. Mafa’ya bu yüzden haber vermişti.
“Gecura’yı aradığını biliyorum. Karşılığında bilgi vermeme ne dersin?” diye yanıtladı Mafa. Elbette bu bir güven meselesiydi, Eren’in ne bildiğini bilmeden tüm bildiklerini anlatamazdı. Bu yüzden yanıtına ekleme yaptı, “Ne bilmek istersin?”
Eren anlaşma konusunda herhangi bir şey söylemeden “Gecura’yı bulmam lazım,” dedi. Bu Mafa için, bilgi verdiği taktirde Eren’in canavarlara yardım edeceğinin bir sözü olarak kabul edildi. Üstüne bir şey daha öğrenmiş oldu, karşısındaki bu insan Gecura hakkında bir şey bilmiyordu.
Mafa tıpkı Eren gibi sakinleşerek konuşmayı sürdürdü. “Ama bulamazsın. Bu halinle olmaz,”
Çünkü anlatılanlara göre, Gecura eskiden canavarların tanrıçasıyken şimdilerde ortalarda yoktu. Yeni nesil ona ne olduğunu bilmiyordu. Gecura’nın öldüğünü veya artık bu diyarlara ilgi duymadığını söylemek mümkündü.
Bu konu hakkında bilgiye sahip olabilecek tek kişi Mordrath’ın hakimiyetini elinde tutan şef olabilirdi. Mafa’nın teklifi bu yöndeydi ancak Eren bunu kabul etmedi. Tanımadığı birisine bu kadar inanılmaz bir politik güç vermek, üstelik kendisine ne olacağı da belli değildi. Ya şehirdeki diğer canavarlar, sırf insan olduğu için Eren’i öldürmek isteselerdi? Belki de bütün bunlar Eren’i hapsetmek için gereken stratejinin bir parçasıydı? Belki de yolculukları sırasında ihanete uğrayacaktı? Bu yüzden bu kadarcık şey ile yola çıkamazdı.
Mafa gülerken sanki deprem oluyormuş gibi bir his uyandırdı. “O halde şef olmaya ne dersin?”
Sağduyulu bir şekilde oturup düşünürsek, Mafa’nın bundan çıkarı ne olacaktı? Hiç tanımadığımı birisi olduğunu geçelim, Eren bir insandı. Belli ki aynı amacı güdüyorlardı. İşin özünde Eren, Gecura ismini biliyordu. Canavarlardan korkmuyordu ve oldukça da güçlüydü. İnsanlardan herhangi bir komutan kendi başına buyruk bir şekilde Mordrath’a yaklaşamazdı. Mafa’nın güvendiği şey de buydu.
Birkaç şefi tek başına indirebilecek bir insan, üstelik Gecura’nın da ismini biliyor. Hakkında bir şey bilmiyor olsa bile, nereden çıktığı bile belirsiz bu kişi muhtemelen Gecura tarafından buralara getirilmişti.
Mafa hala atalarının izinden giderek Gecura’nın geri döneceğine ve canavarlara yol göstereceğine inanıyordu. Belki de bu insan bir peygamberdi. Aklında çok fazla soru olsa da özünde elflerin egemenliği ele geçirmelerini önlemek için böyle bir riske girmeye hazırdı. Gerektiğinde tüm canavarlar isyan edebilir ve tahminen dördüncü risk seviyesinde olan bu insanı durdurabilirlerdi.
Geriye sadece Eren’i ikna etmek kalmıştı. O da çok zor olmadı. Gecura hakkındaki tüm bilgilere en kısa yoldan bu şekilde ulaşabileceğini söyleyince, Eren teklifi kabul etti. Eren buralara geldiğinden beri tek bir şey düşünüyordu: “Ya rüyadayım ya da beni Gecura çağırdı,” bu yüzden neden burada olduğunu öğrenmeliydi. Üstelik yaptıkları anlaşma da hiç fena değildi. Evet şefin büyük sorumlulukları vardı ama bir insan canavarları yönetebilse kim bilir neler olurdu?
Aynı akşam yola çıkmak için hazırlıklar yapıyorlardı. Yolda uğramaları gereken birkaç yer vardı ve bu yüzden gündüz vakti değil akşam vakti çıkmaları gerekiyordu. Eren’in zaten bavula ihtiyacı yoktu, sadece yiyecek ve içecek aldılar.
Yorumlar