Prolog

180 2 27 Ağustos 2024

 Gözyaşları ile şekillenen bu var oluşta, sadece güçlü evrenler ayakta kalabilir. Bu ayakta kalanların da varlığını ne kadar süre devam ettirebilecekleri de bir muammadır. Her ne kadar güçlü olsalar da varlıklarını sürdüremeyen sayısız evren vardır. Aynı şekilde, güçlü olmalarına rağmen varlıklarını sürdürememesini sağlayacak aksaklıkların çıkması da oldukça yaygındır. Fakat bunlardan en kötüsü ise evrimini tamamlayamamış yani gelişememiş evrenlerdir. Bu evrenler, devasa yaratılış ağacı ile en zayıf bağlara sahip olanlardır. Zayıf bağ sonucunda ise bu evrenlerdeki ley hatları oldukça kırılgandır, kırılgan ley hatlarının sebep olduğu evrene dağılmış “Parçalanmış Hatıralar” evrene ve içindekilere etki eder. Ley hatlarının taşıdığı sayısız şey gibi yaşayan her bir canlının hatıraları ve anılarını da taşır, fakat bu taşıdığı hatıralar ley hattındaki bozukluklar sebebiyle Parçalanmış Hatıralara dönüşür. Hatıralar insanların benliğini oluşturan temel unsurdur, böylesine güçlü bir şeyin düzensiz şekilde tek bir evrene yayılması entropi sebebiyle bozukluklar yaratır. Bu bozuklukların ise yaratılış ağacında yeri yoktur, bu sebepten ötürü gelişememiş evrende doğan her bir canlı yaratılış ağacına ve onun etkilerine yabancıdır. Bir zamanlar evleri olan yaratılış ağacında artık onlara bir yer yoktu. Her ne kadar evrenin küçük bir parçası bir zamanlar yaratılış ağacına bağlı olsa da. Nadir durumlar harici gelişememiş evrenler de dahil her var olan evren yaratılış ağacına bağlıdır, bazıları fazlasıyla zayıf olsa da. Fakat istisnaların kaideyi bozmadığı gibi, bazı nadir durumlarda ise evrenler yaratılış ağacı ile bağlarını kaybedip sonsuz Nish Samudra’ya düşerler. Sonsuz Nish’e düşen her bir evrenin yok olması beklenirken, içinde barındırdığı ley hatlarının gücü sebebiyle bozulmayan bir evren vardır. İşte, bu vaka tamamen yaratılış ağacı ve onun gözyaşlarından yapılma evrenlerinden tamamen bağımsız dış bir etken sebebiyle oluşur.


 Fakat bu gelişememiş ve yaratılış ağacıyla bağlarını kaybeden evrende hâlâ yaşayan bir canlı bulunmakta. Kendini bildi bileli her zaman kaos içindeydi evi olan bu evren. Her ne kadar kaos içinde olsa da orada yaşayan herkes buna alıştığı gibi kabullenmişti de. Yine de önceleri, şu anda bulunduğu halinden daha iyiydi her zaman. Yavaş yavaş evrenin ve içindekilerin ölümü başlarken oluşan bu değişimi izlemek fazlasıyla rahatsız ediciydi onun için. Evinin kaosa sürüklenişini fark etmişti elbette o da. Fakat yapabileceği bir şey yoktu hayatta kalmaya çalışmak dışında. Koşullar gittikçe kötüleşirken, evrenin Nish Samudra’ya düşüşü iyice içinden çıkılamaz hâle getirdi durumu. Herkes teker teker ölürken, evrene sızan Nish yaratıklarını gördükçe umudu iyice tükeniyordu çocuğun. Hayatta kalmaya çalıştığı günlerden bir gün, umudundan kalan son kırıntılar da tükenmeye başlamıştı. Bu çaresiz ve depresif hali fazlasıyla belirgindi, çünkü etrafta onun dışında herhangi bir canlı yoktu. Umudunu yitirip bitap haliyle pes etmişken, onun bu karamsar halini göz ardı edemeyen bir varlık ortaya çıkacaktı bir ışık misali. Bu varlık tamamen beyazlarla kaplıydı, çehresi insanlarınkine benzerken tamamen porselen kadar mükemmeldi teni. Fakat normal bir insana benzediği gibi, ardında sakladığı kanada benzer uzuvlarıyla fazlasıyla heybetli duruyordu. Her ne kadar göğüsleri veya belirgin bir cinsiyet unsuru gözükmese de oldukça uzun mavi ile beyaz renklerinin kaplı olduğu saçları ile bir kadına benziyordu bu varlık. Köprücük kemikleri ve sol elinde mavi desenler bulunmaktaydı. Bedeni basit kumaşlarla örtülü olsa da bu hali ve duruşu çok etkileyiciydi. Umudunu kaybetmiş oğlana doğru eğilirken, elini nazikçe siyah saçlarına uzattı. Bedeni kaskatı kesilmişken, yeşil gözleri ile kadına doğru bakıyordu şaşkın ifadesiyle. Kadın gözlerini çocuğun ley hattı enerjisi yüzünden bozulmuş bedenine çevirdi. Ardından ise kafasını ona doğru kaldırıp yüzünde minik bir gülümseme belirdi.


 Bu rahatlatıcı gülümseme çocuğun içini ısıtırken hoş ses tonuyla konuştu kadın, “Seni buradan kurtarmamı ister misin küçüğüm?” dedi, çocuğun en çok istediği şey ise buydu. Kurtulmak için uzatılan bir yardım eliydi. Fakat tanımadığı ve fazlasıyla garip görünen bu kişiye güvenmek doğru mu emin olamıyordu. Yine de seçim şansı yoktu o yüzden kısık bir tonda, “E-evet! Kurtulmak istiyorum…” dedi, çocuğun umut dolu sesini duyan kadın biraz daha gülümsedi. Nazik elini çocuğun saçlarından çekip yanağına uzattı, derisi bozulmaya başlayan yumuşak yanağını okşarken bir süre sessizlik oluştu. Ardından ise fısıldayarak, “O halde biraz dinlen küçüğüm…” dedi. Çocuğun hissettiği son şey kadının yanağını okşamasıydı, bu hoş hissin ardından ise gözleri kapanarak kadının kucağına doğru düşerek bayıldı. Kadın çocuğu nazikçe kucağına alıp ayağa kalktı, son defa kafasını bu cehenneme çevirip uzakta gözüken harabe haline gelmiş kaleye bakındı. Sonrasında ise bir daha gelmemek umuduyla bu cehennemden ayrılacaktı kucağındaki çocukla.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

  1. Yuveri

    Konusu ilgimi çekti umarım güzel devam eder

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla