Küllerinden Doğmak

35 1 18 Ağustos 2024 2 Oy

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, taş döşemeleri hızla sular altında bırakıyordu. Leo, şimdi Fin’in bedeninde, bir duvara yaslanmış, ıslak giysileri tenine yapışırken gökyüzünden gelen soğuk damlaları hissetmiyordu bile. Fin’in zihninde beliren anılar, onu adeta bu dünyadan koparıp geçmişin derinliklerine çekiyordu.

Yetimhanede, 10 yaşındayken…

Sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk, Lucas, Fin’in yanında durmuş, birlikte izledikleri güneşin ilk ışıklarıyla parlayan camın önünde duruyordu. Henüz hayatın sertliğini tam anlamıyla kavrayamamışlardı; masum bir umutla doluydular. İkisi de bu dünyanın gördüğü ve duyduğu en güçlü maceracılar olma hayali kuruyorlardı.

“Bir gün,” dedi Lucas, gözlerinde kararlılık parıltısı, “bu dünyanın gördüğü en güçlü maceracılar olacağız. Herkes adımızı bilecek, efsanelerde yer alacağız.”

Fin başını salladı, gülümseyerek, yumruğunu havaya kaldırdı. “Kesinlikle!” dedi ve yumruklarını birbirine tokuşturdular. O an, onlar için dünyanın tüm imkanları ellerindeydi.

Ama bir hafta sonra…,

Lucas, zengin bir aile tarafından seçildi. Lüks bir at arabasıyla yetimhaneden alındı. Parlak siyah atların çektiği, altın işlemeli, görkemli araba, yetimhanenin önüne geldiğinde, Fin camdan dışarıya bakarak arkadaşının nasıl götürüldüğünü izledi. Lucas’ın gözlerindeki hüzünle karışık sevinci gördüğünde, Fin’in içinde derin bir yalnızlık hissi belirdi. O an, arkadaşının gidişi kadar, kendisinin bu hayatta bir şey başaramayacağı korkusu da yüreğine oturdu.

Lucas gittikten sonra, Fin bir süre daha hayallerine tutunmaya çalıştı, ama zamanla hevesi kırıldı. Her geçen gün, o büyük hayalden biraz daha uzaklaştı. Yetimhanenin soğuk ve umutsuz ortamı, onun hayallerini de yavaş yavaş öldürdü. Fin, büyük bir maceracı olma hayalinden vazgeçti; Lucas’ın yokluğu, onun içindeki ateşi söndürdü.

Leo, Fin’in bedenindeki bu anıları yaşarken, içinde bir acı yükseldi. Bu anıların, bu kaybolmuş hayallerin, Fin’in ruhunu nasıl yaraladığını anlayabiliyordu. Yağmur durmadan yağıyor, ama Fin’in gözlerindeki nem sadece yağmurun eseri değildi.

Leo, Fin’in anılarını gözden geçirdikten sonra uzun bir süre hareketsiz kaldı. Yağmurun şiddeti dinmek bilmiyordu, ama onun aklı artık başka bir yerdeydi. Fin’in hayal kırıklıkları, acıları ve vazgeçişleri Leo’nun içinde yankılanıyordu. Kendi eski hayatında, Leo da bir şeylerden vazgeçmişti, ama bu kadar derin ve anlamlı bir hayali olmamıştı. Fin, hayallerinin peşinden gitmeyi başaramamıştı, ama Leo şimdi, bu yeni hayatında, ona ikinci bir şans verilmişti.

“Eski hayatımdaki bana benziyor,” diye düşündü Leo, “ama en azından bir hayali varmış. Sanırım bu hayalin peşinden gideceğim.”

Yavaşça ayağa kalktı, sırılsıklam olmuş giysilerini düzeltti. Etrafına bakındı; sokaklar boştu, yağmurun sesi dışında bir şey duyulmuyordu. Fin’in hatırladığı son hayal, dünyanın gördüğü en güçlü maceracı olma isteğiydi. Leo, bu hayalin onun için bir başlangıç noktası olabileceğini düşündü. Fin’in hayalini gerçekleştirmek, hem Fin’e hem de kendisine bir anlamda adalet sağlayacaktı.

Bu kararla birlikte Leo’nun gözlerinde bir kararlılık parıltısı belirdi. Bu yeni dünyada, Fin’in bıraktığı yerden devam edecekti. Hayatını yeniden inşa etmek ve bu dünyada bir iz bırakmak için tüm gücünü kullanacaktı. Belki de, bu hayat ona hak ettiği değeri verecekti.

“Yeniden başlıyoruz,” dedi Leo kendi kendine, hafif bir gülümsemeyle. “Bu sefer pes etmeyeceğim.”

Adımlarını hızlandırarak ilk gördüğü hana doğru ilerledi. Karnı açtı ve düşüncelerini toparlamak için bir yer arıyordu. Hanın kapısını itip içeri girdiğinde, ortamın sıcaklığı ve içerideki hafif baharat kokusu onu karşıladı. Ancak içeri girer girmez, 1.70 boyunda, kısa mavi saçlı bir kız tarafından durduruldu. Kız, yaşça Leo’yla aynı gibiydi ve hafif bir alaycılıkla konuştu:,

“Hey, sen evsiz misin? Burada yiyecek paran var mı?”

Fin, yani Leo, elini cebine soktu. İçinde yalnızca bir bakır para vardı. Bu dünyada dört çeşit para birimi vardı: Bakır, Demir, Altın ve Elmas. Elmas, kral ve ailesi tarafından kullanılan en nadir para birimiydi. Altın, zengin ailelerin elinde dolaşırdı, demir ise normal gelirli insanların kullanabileceği bir paraydı. Bakır ise en düşük değerdeydi, fakirler için neredeyse tek seçimdi. Elindeki bakır parayla yalnızca kuru bir çorba alabilirdi, hem de küçük bir tabakta ve yarım porsiyon olarak.

Kız, bakırı gördüğünde gülümsedi. “İyi, şu masaya otur, çorbanı getiriyorum,” dedi. 

Leo, ilerlemek için bir adım attı, ama kız onu tekrar durdurdu. “Dur, dur! Her yeri yeni temizledim,” dedi, kaşlarını çatarak. Leo, kızın elini uzattığını görünce biraz geri çekildi. Ama kız, onun endişesini fark etmeksizin bir elini ona yaklaştırdı. Bir an içinde, bir elinden ateş, diğer elinden rüzgar büyüsü yaparak saç kurutma makinesi mantığında Leo’yu saniyeler içinde kuruttu.

Leo, şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışarak masaya oturdu. Düşüncelerinin arasında, bu ilginç kızın büyü yeteneklerini ve kendi yaşadığı bu yeni dünyayı anlamlandırmaya çalıştı. Çorbasını beklerken, içindeki kararlılık daha da güçlendi

Bu birleşim, Leo’nun Fin’in anılarını hatırlayıp kararını verdikten sonra hana girmesi ve yeni bir başlangıç yapmasıyla son buluyor. Anıların etkisiyle Leo, artık Fin’in hayalini gerçekleştirmek için bir yolculuğa çıkacak.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

  1. Tembel2323

    Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz Öldükten sonra Yetim ve evsiz biri olarak doğması hakkında okuyan herkese Teşekkür ederim

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla