Elena’nın gelişinin ardından, karargâhın atmosferi daha da gerginleşti. Alarik, eski dostuyla uzun zamandır yüz yüze gelmemişti ve onun hakkında bilmediği birçok şey vardı. Ancak şimdi, Elena’nın getirdiği bilgiler ışığında, yeni bir tehlike ile karşı karşıya olduklarını anladılar.
Seraphina, Alarik ve Elena ile birlikte strateji odasında toplanarak Malakar’ın verdiği bilgileri değerlendiriyordu. “Asıl düşmanımızı daha iyi tanımamız gerekiyor,” dedi Seraphina. “Elena, bize bu kişi hakkında ne söyleyebilirsin?”
Elena, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. “Asıl düşmanımızın adı Lucian. Bir zamanlar bizimle birlikte savaşıyordu, ama güç ve iktidar hırsı onu karanlık bir yola sürükledi. Gölge Krallığı’na katıldı ve onların en güçlü savaşçılarından biri oldu.”
Alarik, şaşkınlıkla Elena’ya baktı. “Lucian mı? O, bizim en yakın dostlarımızdan biriydi. Nasıl böyle bir ihanete yönelebilir?”
Elena, başını sallayarak devam etti. “Lucian, gücün her şeyi çözeceğine inanan biriydi. Gölge Krallığı, ona sınırsız güç vaat etti ve o da bu vaadi kabul etti. Şimdi, onunla yüzleşmemiz gerekiyor. Ama bu kolay olmayacak. O, karanlık büyülerde oldukça ustalaştı.”
Seraphina, derin düşüncelere dalarak konuştu. “Lucian’ı durdurmak için güçlü bir plana ihtiyacımız var. Onun zayıf noktalarını bulmalı ve bu bilgiyi kullanmalıyız. Elena, Lucian hakkında daha fazla bilgiye sahip misin?”
Elena, biraz duraklayarak cevap verdi. “Lucian, kendi içindeki karanlıkla sürekli bir savaş halinde. Onu yenmenin yolu, içindeki ışığı tekrar uyandırmak olabilir. Bu, elbette ki çok zor ve tehlikeli bir yol. Ama belki de onun içindeki eski dostumuzu geri getirebiliriz.”
Alarik, bu sözleri duyunca içindeki umut kıvılcımının yeniden canlandığını hissetti. “Lucian’ın içindeki ışığı bulmak,” diye fısıldadı. “Bu, denemeye değer.”
Seraphina, başını sallayarak onayladı. “Öyleyse, Lucian’a ulaşmanın ve onunla yüzleşmenin bir yolunu bulmalıyız. Bu, belki de en zor savaşımız olacak. Ama birlikte başarabiliriz.”
Yorumlar