Her gün aynı pantolonu ve aynı gömleği yıkayan, hayatında heyecan olarak sadece çamaşır suyu kullanan bu adamın tek sadık dostu vardı: Volto 3000 Turbo çamaşır makinesi. Ama bir sabah, o güvenilir makine "fırrr fırrr" sesi yerine "vıjjjjooop!" diye bir portal açtı ve kendini evrenin bilinmezliğine fırlattı. Gömlekleri hâlâ içindeydi! Kahramanımız, ne düşüneceğini bilemeden "Lan benim kıyafetler!" diye bağırdı ve portala dalıverdi. O dakikadan itibaren, işin ucu kaçtı. Bir bakmış kendini uzay vikinglerinin arasında bulmuş, bir bakmış evrenin ortasında dans eden tost makineleriyle göz göze gelmiş. Ama o yılmadı. O bir makine kovboyuydu artık. Evrenden evrene, galaksiden galaksiye, sabun köpüğü gibi dağılan gerçekliklerin içinde bir çamaşır makinesinin peşine düşmüştü. Bu hikâye; temizlik takıntısı, evrenler arası yolculuk ve makineye duyulan dramatik aşkın çılgın bir birleşimi. Times'a göre bu roman asla en çok satanlar listesine giremeyecek. (of ya)