Mordrath’lı Gornak, goblinlerin efendisi ve koruyuculuğunu yapan, tek bir bakışta diğer goblinlerden ayırt edebileceğiniz muazzam bir şefti. Ayrıca inancına olan tutkunluğu ile de bilinirdi. Henüz on altı yaşındayken şefliği elde etmesiyle birlikte Mordrath’ın diğer köylerinde de adı duyulmaya başlanmıştı.
Eski goblinlerin eski şefi Gornak’ın henüz yeni fark ettiğinde onun yeşil bir insan olabileceğinden şüphelenmişti. Neticede goblinlerin kısa boyutlarına göre Gornak bebekliğinde bir insan bebeği, çocukluğunda ise bir insan çocuğu kadar uzundu.
İnsanlar onu lanetlenmiş bir varlık olarak görürken, şef onun kurtarıcı olduğunu söylüyor ve diğer insanlara onu oğlu olarak tanıtıyordu. Kimse şefin oğluna hakaret edemeyeceği için Gornak’ın adı ve yaşamı bu sayede korunuyordu.
Ancak Gornak on altı yaşına geldiğinde kabile halkı buna daha fazla dayanamayıp şefin odasında bir toplantı yaptılar. İddiaları Gornak’ın şefi büyülediği yönündeydi. Birtakım ayinler yapılarak bunu kanıtlayabileceklerini söylüyorlardı ancak hiçbir sonuç çıkmadı. Gerçi zaten beklenilen bir sonuç çıkamazdı da. Gornak’ın masumiyetinden dolayı değil, şefin geçmişinden dolayı.
Şamanlar doğrudan şef seçme yetkisine sahip değillerdi, onlar yalnızca sonraki şef adayını gösterebilirlerdi. Şef de kendi adayını -ki genelde oğlu olur- öne çıkararak şamanların adayıyla bir kapışma düzenlenmesini sağlardı. Bu kapışmanın sonucunda yeni kabile şefi belirlenirdi.
Eğer ki toplantı odasında şamanlar şefin büyülendiğini söyleselerdi bu sıradan goblinlerin şamanların seçimlerine olan güvenini zedeleyebilirdi. Neticede o zamanki şefi de şamanlar seçmişlerdi.
Toplantının konusu şefin büyülenmesinden yeni şef seçimlerine dönmüştü. Şef artık çok yaşlıydı ve gençlere el vermesi gerekiyordu. Bu yüzden iki taraf da adaylarını öne sürmeli ve yeni şefin belirlenmesine yardımcı olmalıydı.
Şef, tahmin edildiği gibi üvey oğlu olan Gornak’ı ileri sürdü, şamanlar ise mızrağını yanından ayırmayan Boros’u öne sürdüler.
Boros da yine Gornak gibi uzun bir goblindi ancak kıyaslandığı zaman Gornak insanlardan da uzundu. Boyu tahminen iki metreye yakın devasa bir cüsseydi. Boros ise en fazla 160, yanılma payıyla 170 cm civarında olmalıydı -ki zaten bugüne kadar goblinlerin boyunun en fazla 180 santimetre olabileceği söyleniyordu-.
Gornak savaşmaktan ziyade konuşmayı tercih eden tiplerdenken Boros mümkün olduğunca yumrukları ve yanından hiçbir zaman ayırmadığı mızrağıyla konuşmayı tercih ederdi.
Kapışma günü geldiğinde Boros’un karşısındaki “lanetli” gobline karşı hiç şansı yoktu. Zaten Gornak’ın şeytanın çocuğu olabileceğini düşünürken Boros’un kazanacağına nasıl ikna olmuş olabilirler ki?
Sonuç olarak Gornak, şamanları hüsrana uğratarak kabilenin şefi olurken Boros da karşılaşma sonucunda Gornak’a sadakat yemini etmişti. Belki de Boros gerçekten de yumrukların ne söylediğini anlayabiliyordu. Şamanların planı on iki yıl önce böyle suya düşmüş ve Gornak, Boros ile birlikte goblin adını temize çıkarabilecek bir konuma gelmişti.
O gün ise saygın goblinler geçmiş şeflerin ruhlarını anmak için dağa çıkmışlardı ve geri dönüyorlardı. Önlerinde önce mor sonra sarı renkte parlayan ışığı görünce aniden durdular. Savaşabilecek olanlar mızraklarına, oklarına ve kılıçlarına yeltendiler. Savaşamayacak olanlar da kadınları ve çocukları korumak için onların üstlerine kapandılar.
Goblinler için alışıldık bir durum değildi çünkü onlar büyülü canavarlar olsalar da hiçbir zaman büyü kullanabilmiş değillerdi. Elflerden birkaç numara gördüklerinde de ödleri kopmuş, koşa koşa evlerine dönmüşlerdi. Şimdi kara elflerin patlama büyülerine benzer bir ışık önlerinde belirdiğinde çoktan sonlarının geldiğini düşünmüşlerdi. Kaçacak vakitleri olsa çoktan geldikleri gibi dağa doğru koşmaya başlarlardı.
Işığın içinden bembeyaz saçlı, mavi gözlü, gür kirpikli bir insan çıkmıştı. İnsan olduğu yerde etrafına bakıyordu. Yavaşça arkasını döndü ve goblinleri görünce rahatlayarak onlara doğru gitti.
Bu şaşırtıcı bir hamleydi çünkü goblinler Aydınlanma öncesi zamanlarında insan köylerini yağmalar ve insanları katlederlerdi. Aradan koca bir yüzyıl geçmiş olsa bile insanlar bunları unutmamışlardı. Onları hala akılsız barbarlar olarak tanıyorlardı.
Boros elindeki mızrakla hamle yapmaya hazırlanırken Gornak bir anda “Durun!” diye bağırdı. İnsanın gözlerindeki umudu görebiliyordu. Gornak gerçekten de insan sarrafı biriydi.
İnsan onlara doğru iyice yaklaştığında “Sen de dur!” diye bağırdı. İnsana güvenmek istiyordu ancak arkasındaki kalabalığın sorumluluğunu da bırakamazdı. Karşısında kara elf büyüleri kullanabilen bir insan vardı. Tehlike seviyesi üç hatta belki de dörttü.
Bu dünyada canlıların ve objelerin tehlikelerini belirlemek için en az olan bir ve en yüksek olan yedi rakamlarına kadar uzanan bir tehlike skalası kullanır. İstisnai durumlarda bu yedi seviyenin üstünde özel seviyeler de bulunabiliyor ancak bu o kadar nadir gerçekleşir ki genelde bahsedilmez bile.
Sıradan bir insan goblinler için yalnızca 1. seviye tehlikedir, goblinler ise sıradan insanlar için 2. seviye tehlikedir. Kıyasladığınız zaman şans veya akıl oyunlarını görmezden geldiğinizde goblinler her zaman “sıradan” insanlara karşı kazanırlar.
Kara elfler ise goblinler için 3. seviye tehlikedir. Bu ölümcül bir yara almadan kaçamayacağınız kadar büyük bir tehlike anlamına geliyor.
Koşa koşa evlerine döndükleri kara elfler kadar tehlikeli bir insan gülerek onlara doğru yaklaşıyordu. Gornak insanın nasıl biri olduğunu tahmin edebiliyordu ancak görünüş her zaman yanıltıcıdır. Belki de o gülüşünün ardında “Öldürebileceğim birkaç goblin buldum,” fikri yatıyor olabilirdi. Bir şef için bu girilemeyecek bir riskti.
Boros insana yaklaştı ve kokladı, arkasını dönüp Gornak’a “Bu… insan…” diye uzun aralıklarla es vererek durumu kesinleştirdi. Önlerinde gerçekten de goblinlerden korkmayan bir insan vardı.
Gornak atından indi ve insana yaklaşarak, “Ben Gornak, senin adın ne?” diye sordu.
İnsanın gülümsemesi işte o anda durmuştu. Halbuki tüm insanlar tanışmalarında önce isimle başlarlar. Kendi ismini söyleyerek karşındakinin ismini sormak büyük bir nezaket ve saygı örneğidir. İnsanın tepkisi ise sanki yüzüne karşı küfredilmiş gibiydi.
Boros biraz gevşettiği mızrağı yeniden sıkıca tutmaya başladı. İnsan onlara döndü ve “Eren,” diye yanıt verdi, yetmez gibi bir de elini uzattı.
Boros her an insanı parçalayacak gibi bakıyordu.
Haklı olarak insanların Mordrath sınırlarına yaklaşıp canavarları öldürerek daha da güçlü olmaya çalıştıklarını pek çok kez görmüştü, bu insanın da amacı aynı olabilirdi. Zaten bir insan neden Mordrath’a gelsin ki?
İnsan, “Baksana, Gornak, beni görebiliyorsun değil mi?” diye sordu.
“Evet, Eren, net bir şekilde görebiliyorum.”
“Bak bu yeni işte. Daha önce böyle olmamıştı,” dedi ve yönünü Mordrath’a doğru döndü.
Goblinler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Bir insan gerçekten de korkusuz bir şekilde bırak goblinleri Gornak’ın karşısında öylece dikilebiliyordu. Bu insan neyin nesiydi?
“Ee, siz gelmiyor musunuz?!” derken arkaya doğru eğilerek goblinlere göz attı.
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Usta anlamadım simdi bu eren nasıl güçler kullanıyor ve neden hic baska boyuta gecince korkmadı veya şaşırmadı. Sonuç olarak artık bir rüya degil, yeni bir gerçekliğe geçti.
Eren zaten gerçek dünyayı değil rüyalarında gördüğü dünyayı istiyordu. Gecura tarafından yine çağırıldığını düşünüyor. Rüya olup olmadığını bilmiyor. Her zamanki kısa süreli ziyaretlerinden birisi olarak gördüğü için heyecanlı.