2. Bölüm “İkiz Yıldızlar”

99 0 5 Eylül 2024

 Varlık, yalnızca Araethium ve Nish Samudra ile sınırlı değildir. Bu iki diyarın ötesinde, insan aklını zorlayan “tanrısal” güçlere sahip varlıklar vardır. Ancak bu kudretli yaratıklar, gelişmemiş ve ilkel olduklarından çoğu zaman kendi varlıklarının bile farkına varmadan, sürüklenip giderler. Bu durum, nadir birkaç istisna dışında bozulmaz; bu istisnalardan biri, Nish’e sızmayı başaran Marama’dır. Marama gibi birkaç nadir vakayı saymazsak, hiçliğin ortasında yükselen bir medeniyet vardır. Pek çok kişi Nish’in ötesinde yalnızca boşluk ve hiçlik olduğunu iddia etse de, bu inanç aslında bilinmeyenin yarattığı korku ve meraklarını bastırmanın bir yoludur. Oysa Nish’in ötesinde, ilkel varlıkların yanı sıra, evrimini tamamlayarak olağanüstü bir seviyeye ulaşmış gelişmiş bir medeniyet bulunmaktadır. Bu medeniyet, Isihlahla, Marama ve bilinen diğer tüm medeniyetlerden üstün derecede ilerlemiştir. Mükemmel gelişmişliklerine rağmen, geride bıraktıkları izler son derece az ve zor fark edilebilecek düzeydedir. Araethium ve Nish Samudra’ya çoktan sızmış olsalar bile, varlıklarını anlamak güçtür. Yine de, O’baoth gibi, bu bilinmezliğin derinliklerinde yaşayanlar arasında bazıları, bu kadim medeniyetin izlerini keşfetmeyi başarmıştır. O’baoth’un asırlar boyu uğraşıp bulduğu bu gizemli uygarlığın kalıntılarından ona göre en özel olanlarından birinin adı: Eta Carinae.

 
 Eta’nın seçtiği yıldız takımı yalnızca güzelliğiyle ön plana çıkmıyordu. O`baoth dışında pek kimsenin bilmediği bu yer, aslında derin bir yıkımın izlerini taşıyan önemli bir harabeydi. Bir büyük, diğeri ise onun gölgesinde kalan katbekat küçük iki yıldızın enerji etkileşimi sonucu meydana gelen devasa bir patlamayla oluşmuştu bu yıldız kümesi. Her ne kadar çoğunluğu toz bulutlarından ibaret olsa da, bu kaosun ortasında hâlâ iki yıldız sağlam bir şekilde birbirleriyle varlıklarını sürdürmekteydi. Bu etkileşim, zamanla kontrolsüz bir şekilde artan phaerion yoğunluğu yüzünden giderek tehlikeli bir hâl almıştı. Entropi, bu fazlalığın baskısına dayanamayarak ürkütücü bir kaosa dönüşüyordu. Phaerion fazlası, normalde yaşam yaratması gerekirken, tam tersine çevresindeki varlıkları zehirleyip yok ediyordu. Artan entropi, yıldızların dengesini daha da bozuyor, felaketin habercisi oluyordu. Eta’nın henüz fark edemediği bir gerçek vardı: İsmini taşıyan bu yıldız, birkaç asır sonra devasa bir patlamayla son bulacaktı. Ancak O`baoth, tüm bunlardan önce, yıldızın daha önce asırlarını verdiği medeniyetle ilgili olduğuna işaret eden radyo dalgalarını keşfetmişti. Yüzyıllar önce bu iki yıldızdan gönderilen sinyaller, ışık hızında yol alarak günümüze kadar ulaşmıştı. O`baoth, henüz sinyallerdeki dili tam çözememişti, bu yüzden mesajın içeriği ona hâlâ gizemliydi. Fakat bu bilinmezlik, yıldız kümesini diğerlerinden çok daha ilginç kılıyordu. Yıldızın kaçınılmaz sonunu oğlana söylememeye karar verdi O`baoth, en azından şimdilik. Bunun yerine, Eta’nın mutluluğunu bozmadan onu izlemeyi sürdürdü.
 
 Eta, O`baoth’un “Beğendin mi?” sorusuna başını aşağı yukarı sallayarak cevap verdi. İsmi sevmişti, bulunduğu yerde hissettiği sıcaklık da hoşuna gitmişti. Doğduğu andan itibaren acı içinde yaşadığı o karanlık çukurdan kurtulmuş olmak ona tuhaf gelse de, bu değişimi çocukça bir heyecanla karşıladı. “Beğendim! Daha fazla böyle güzel yıldız var mı?” diye sordu hevesle. Şimdiden daha fazlasını görmek istiyordu. O`baoth onun bu heyecanını sevmişti, ancak diğer yıldızlar şimdilik bekleyebilirdi. Kadın, Eta’nın siyah saçlarını nazikçe okşayıp ayağa kalktı ve biraz önce oturduğu yerden oğlan için hazırladığı uzuvları getirmeye koyuldu. Eta ise merakla O`baoth’u izliyordu; kadının elindeki parçalara baksa da ne için olduklarını tam olarak anlayamamıştı. O`baoth parçaları yatağın üzerine koyup kendisi de yatağın kenarına oturdu, ardından hazırladığı sol kolu eline aldı. Bir süre önce Eta’nın uyandığı an yaptığı gibi eli salladı ve yüzünde muzip bir gülümseme belirdi. Kolu yavaşça Eta’nın yanağına yaklaştırıp ona dokunurken, “Gerçek bir kol gibi, değil mi? Senin için yaptım. Eski kolun gibi olmasa da işini görecektir… İstersen bir dene,” dedi ve protezi onun kucağına bıraktı.
 
 Eta’nın içinde o an garip bir his belirdi. Hayatında ilk kez biri tarafından önemseniyor olmanın yabancı ve karmaşık duygusu onu sarıp sarmalamıştı, ancak bu hisse pek de aşina olmadığı için anlamlandıramıyordu. Protez kolu eline aldığında ne kadar gerçekçi olduğunu fark etti ve bu düşünce onu heyecanlandırdı. O`baoth’un yaptığı gibi kolunu sallayarak kadına el salladı ve minik bir gülümsemeyle, “Çok gerçekçi… Ve teşekkür ederim, her şey için. Hem beni kurtardın hem de bunları yaptın…” dedi, ses tonundaki mahcubiyet fazlasıyla belirgindi. O`baoth hafifçe gülümseyerek oğlanın başını okşadı ve teşekkürüne karşılık vermek yerine diğer protez parçaları alıp ona yerleştirmeye başladı. Bir parçayı Eta’nın bozulmuş bedenine takarken, “Sorun etme~ Seni böyle bırakamazdım. Umarım bu protezlerle rahat edersin…” dedi. Her ne kadar protezler bedenine mükemmel uyum sağlasa da, kol konusunda biraz endişeliydi. Bir eliyle Eta’nın omzunu tutarken, diğeriyle protez kolu yerine oturtmaya çalıştı. Eta’nın bedenindeki bozulmalar, protezin içini doldurdukça kol adeta mıknatıs gibi yerine yerleşti. O`baoth protezleri kontrol edip ayağa kalktı, ardından Eta’ya elini uzatarak onun da ayağa kalkmasına yardım etti. 
 
 Eta, O`baoth’un elini tutarak ayağa kalktığında boy aynasının yanına ilerlediler. Vücudunun eski çirkin hâlinden geriye hiçbir iz kalmamıştı. Aynaya büyülenmiş bir şekilde bakarken, eskiden bozulmuş olan yerlerine dokunuyordu. Şimdi o boşlukların yerini yapay bir deri kaplıyordu. Gerçek deri gibi hissedemese de, dokunduğu yerler şaşırtıcı derecede gerçekçiydi. Sol kolunu normal bir şekilde hareket ettirmeyi denedi, O`baoth’un dediği gibi. İlk başta biraz zorlandıysa da, zamanla kolunu eskisi gibi kullanabileceğini fark edince sevinci iki katına çıktı. Sol koluyla uğraşmayı bırakıp O`baoth’a dönerek mahcubiyetini bastırmaya çalıştı, fakat yine de neşeli bir ses tonuyla, “Sen harikasın O`baoth! Gerçekten bunları sen mi yaptın? Çok gerçekçiler…” dedi. O`baoth, Eta’nın mutluluğunu ve kolun düzgün çalıştığını görünce tebessüm ederek, “Evet, ben yaptım. Beğenmene sevindim~ İstersen burayı tanımak için biraz etrafa bakınabilirsin,” dedi. Bu teklif, Eta’nın en çok istediği şeylerden biriydi.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla