7. BÖLÜM İNTİKAMIN AYAK SESLERİ

26 0 3 Eylül 2024 1 Oy

Hanın sakinliğinde kısa bir süre dinlendikten sonra, krallığın yolunu tutuyorum. Kraliyet sarayının taş duvarları önümde yükseldiğinde, ayaklarım beni doğruca büyücünün odasına götürüyor. Taşı elime alıp büyücüye uzattığımda, derin bir iç çekiyorum.

“Bu taş elimde, fakat nasıl çalışacağını bilmiyorum,” diyorum.

Büyücü taşı dikkatlice inceliyor, sonra da tozlu bir rafa yönelip neredeyse dağılmak üzere olan eski bir kitap çekiyor. Sayfaları sabırla karıştırırken, aniden aradığını buluyor gibi görünüyor. İnce bir kağıt parçasına birkaç kelime yazarak bana uzatıyor.

“Gitmen gereken zaman geldiğinde, bu sözleri söyle,” diyor. Sesinde her zamanki soğukkanlılık var, ama gözlerinde bir parıltı. Ardından ekliyor: “Ayrıca, uzak diyarlarda, doğu ülkesinde kadim bir demirci vardır. Onun ustalığı benzersizdir; aşırı güçlü ekipmanlar yapar. Belki de sana gereken güç orada saklıdır.”

Tanrının Gözü taşını dikkatlice yanıma alıyorum. İçimde büyüyen bir kararlılıkla, yola koyuluyorum. Her adımda, hem görevimin ağırlığı hem de kadim demircinin vaadi zihnimi meşgul ediyordu.

Haftalarca doğu ülkesi olan cücelerin topraklarında dolanıyorum, kadim demirciyi bulmak için sarf ettiğim her adım, zamanın çarkları içinde silinip gidiyor. Nihayet, çorak dağların arasında saklanmış, kara taşlardan yapılma bir dükkânın önünde duruyorum. Demircinin içine adım attığımda, gözlerim karşımdaki cüceyi seçiyor. Bilgeliği, bakışlarından okunuyor. Kısa ama kaslı bedeninin etrafında bir kudret dalgası var sanki. Sözleri beni hem şaşırtıyor hem de büyülüyor:

“Ejderhanın boynunu kesmek için nasıl bir kılıç istersin? Püskürttüğü ateşten korunmak için nasıl bir zırh?”

Daha cevap veremeden, cüce elime mükemmel işlenmiş, parıltısı göz kamaştıran bir kılıç tutuşturuyor. Yanında da büyülerle güçlendirilmiş, kadim mühürlerle bezenmiş bir zırh var. Sözler boğazımda düğümleniyor, ne diyeceğimi bilemiyorum. Ona minnettarlığımı dile getirecekken, elimi havada kesiyor:

“İntikamını aldıktan sonra bana ejderhanın boynuzlarından birini getirirsin. O zaman borcun ödenmiş olur,” diyor, gülümsemesi sanki asırlardır taşlaşmış gibi.

Bir an için içimde bir güç patlaması hissediyorum; damarlarımda kaynayan bir enerjiyle, yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Sessizce demircinin kapısından çıkarken, üzerimdeki zırhın ağırlığı bile bana hafif geliyor.

Demircinin önünde durup derin bir nefes aldım. Elime Tanrının Gözünü alarak büyücünün yazdığı o garip sözleri yüksek sesle bağırdım: “Nuju ka tujuan anu abdi hoyong salamina!”

Sözler dudaklarımdan dökülür dökülmez taş, ellerimde birden parıldamaya başladı. Parıltı giderek güçlendi, ta ki taş avucumdan yükselip gökyüzüne doğru fırlayana kadar. Arkasında bir ışık izi bırakarak hızla bir yöne doğru ilerlemeye başladı. İçimde bir şeyler kıpırdandı; sanki bu taşın beni götürdüğü yerde, ailemi katleden o ejderha beni bekliyordu.

Zihnimde intikamın ateşi harlanırken, hızla atıma atladım ve taşın bıraktığı ışık izini takip ederek yola koyuldum. Gözlerim ileriye, kalbim ise geçmişteki acılara sabitlenmişti. Zaman kavramını yitirmiş olsam da, bir gün boyunca hız kesmeden sürdüm atımı, ta ki önüme devasa bir kolezyum çıkana kadar. Kadim taş duvarlar, yıkılmaz bir kalenin soğuk ve tehditkar duruşuyla karşımdan bana bakıyordu. Ancak kolezyumun önünde duran iki dev, dikkatimi onlardan da çok çekti.

Devler, sanki ateşten şekillenmiş, insana benzer biçimleriyle parlıyorlardı. Her adımlarında yer çatlıyor, üzerlerindeki alevler dans ediyordu. Beni fark ettiklerinde, gök gürültüsünü andıran bir sesle bağırdılar:

“Biz bu yüce arenanın korumalarıyız. Eğer içeri girmek istiyorsan, zavallı ölümlü, bizi geçmek zorundasın!”

Ateşten varlıklar önümde yükselirken, yüreğimdeki hırs ve öfke büyüyordu. Bu sınavı geçmek zorundaydım. Bu devler, ejderhama ulaşmam için önüme çıkan son engellerden biri olabilirdi. Ama ne olursa olsun, hiçbir şey beni durduramayacaktı.

Elimi kılıcımın kabzasına sıkıca doladım. Gözlerim ateşten devlerin üzerindeyken kalbimdeki intikam ateşi, kılıcımın keskinliğiyle bütünleşti. Bir an bile tereddüt etmeden ileriye atıldım, kılıcımı havaya kaldırdım ve bütün gücümle aşağıya doğru savurdum. Parlak çelik, devin bacağını kolayca kopardı. Alevler etrafında çılgınca savrulurken dev acı içinde yere yığıldı.

Diğer dev ise bana doğru atıldı, her adımında yer sallanıyordu. Ancak üzerimdeki zırhın kudreti beni koruyordu. Her saldırısından sıyrılıyor, daha da yükseğe sıçrıyordum. Kendimi bir kez daha havaya fırlattım ve devin kafası hedefimdeydi. Sadece birkaç salise sonra, kılıcımın keskinliğiyle devin başını gövdesinden ayırdım. Devin bedeni anında şiddetle patladı, volkan misali etrafa lavlar savurdu. Ancak zırhım, beni bu patlamadan dahi korudu; alevlerin sıcaklığı tenime ulaşmadan eriyip gitmişti.

Diğer dev yerde, acıdan kıvranırken gözlerimdeki öfke daha da büyüdü. Kendimi durduramadım. Hırsımın pençesinde ona bir darbe daha indirdim, ikinci bacağını da kopardım. Devin inlemeleri kulaklarımda yankılanırken, işkenceyi uzatmak, bu kudretli varlığı paramparça etmek, bana tarif edilemez bir zevk veriyordu. Sonunda, kollarını ve gövdesini lime lime ettim, devin son kalıntılarını yerle bir ettim. Son bir hamleyle kafasını kopardığımda, bu dev de eriyip lav havuzuna dönüştü, geriye sadece kaynayan magma kaldı.

Devlerin cesetleri ardımda eriyip giderken, gözlerim kolezyumun içine yöneldi. İçeri adım attığımda, orada, yerde yatmakta olan Tanrının Gözü taşı beni bekliyordu. Ama asıl tehdit tam karşımda, taşın yanında duruyordu. Yıllardır peşinde olduğum yaratık, ailemin katili, o devasa ejderha, kırmızı pullarla kaplı vücuduyla bana bakıyordu. Gözleri ölümcül bir nefretle doluydu, tıpkı benim içimdeki gibi. Koca ağzını açarak derin bir homurtuyla konuştu:

“Senin sonun da ailen gibi olacak,” dedi sanki. Her kelimesi ruhumun derinliklerinde yankılanıyordu.

Ama bu sefer, korkan çocuk değildim. Kılıcım elimde, içimdeki kudretle dimdik durdum. Ejderha ile aramda ne kadar acı ve öfke varsa, artık o son hesaplaşmanın tam ortasındaydım.

-Devamı sonraki bölümde-

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla