Geminin güvertesindeki küçük arena, deniz ve gökyüzünün griye dönmeye başladığı bir zamanda dolmaya başlamıştı. Hem asil öğrenciler hem de normal öğrenciler, yaklaşmakta olan düelloyu izlemek için arenanın etrafında yerlerini alıyordu. Fısıltılar aralarında dolanıyordu, gözler ise yalnızca iki kişiye çevrilmişti: Arthur ve Mia.
Arthur’un koyu kahverengi gözleri, Mia’nın buz mavisi bakışlarıyla buluştu. Mia’nın beyaz saçları, esen rüzgarla hafifçe dalgalanıyordu. Arthur bir adım öne çıktı, kılıcı parladı ve arenanın taş zeminine sertçe çarptı.
Arthur: “Bu düello, senin sonun olacak, Mia.”
Mia: “Bunu görmek için sabırsızlanıyorum.”
Aralarındaki gerilim, izleyiciler arasında yankılandı. Bazıları kısık sesle birbirlerine yorum yapıyordu.
Bir öğrenci: “Arthur hızlıdır ama Mia’nın büyüleri tehlikeli…”
Başka bir öğrenci: “Kazanma şansı var mı? Buz büyüsü bu kadar güçlü birine karşı?”
Bu konuşmalar kısa sürdü, çünkü Arthur ve Mia bir anda harekete geçti. Kılıç, buzla buluştu. Arthur, kılıcını Mia’nın üzerine savurdu, ama Mia hızlı bir manevra ile geri çekildi ve hemen “Buz Kalkanı” büyüsünü oluşturdu. Şeffaf mavi bir kalkan Mia’yı koruma altına alırken, Arthur saldırılarını artırdı. Kalkan her darbe aldığında çatırdıyor, ama kırılmıyordu.
Mia: “Bu kadar mı? Daha güçlü bir şey bekliyordum.”
Mia’nın buz büyüsü, arenanın zeminini kaygan bir buz tabakasına çevirdi. Arthur bir an sendeledi, ama hızla denge buldu. Yerdeki buz onun hareketlerini zorlaştırıyordu, ancak Mia’nın planını sezmişti.
Arthur, yerden sıçrayarak Mia’nın kalkanına sert bir hamle yaptı. Mia geri çekilmek yerine ileri atıldı, Arthur’un hamlesinden sıyrılıp “Soğuk Rüzgar” büyüsünü çağırdı. Buz gibi bir rüzgar, Arthur’un yüzüne çarptı ve onu birkaç adım geriye savurdu.
Yağmur damlaları gökyüzünden inmeye başlamıştı. İzleyiciler arenanın kenarlarına daha da yaklaştı. Yağmurla birlikte ortam daha dramatik bir hale bürünmüştü, ama Mia ve Arthur’un dikkati dağılmıyordu. Savaş kızışmaya devam ediyordu.
Victor, arenanın dışından savaşçıları izliyordu. Gözleri Mia’nın her hareketini dikkatle takip ederken yüzünde hafif bir kurnaz gülümseme vardı. İçinden geçirdi:” Harikasın Arthur. Sayende Mia’nın zayıflıklarını görebiliyorum.”* Victor, yalnızca Mia’yı değil, Arthur’u da test ediyordu. Arthur’un becerileri ve Mia’nın büyü gücü her adımda daha belirgin hale geliyordu.
Arthur’un gözleri parladı, Mia’nın zayıf bir anını yakaladı. Bir hamle daha yaptı ve Mia’nın kalkanını kırmayı başardı. Kalkan paramparça oldu, ama Mia hemen geri çekildi ve “Buz Şeridi”ni çağırdı. Buzdan bir çizgi, Arthur’un ayaklarının altından hızla ilerleyerek ona doğru uzandı. Arthur, refleksle geri sıçradı, ama bu sefer Mia’nın saldırısı daha hızlıydı. Buz, Arthur’un kılıcına çarpıp onu kısa süreliğine dondurdu.
Yağmur artık şiddetle yağıyordu. Arena sular altında kalırken, Mia ve Arthur’un nefesleri hızlanmıştı. Mia bir kez daha büyü hazırlığına geçti, ancak Arthur hızla onun etrafında döndü ve Mia’nın büyüsünü bozmaya çalıştı. Kılıcı parladı, ama Mia da pes etmiyordu. İki savaşçı son güçleriyle birbirine saldırdı; kılıç ve büyü, arenada yankılanan bir çarpışmayla birbirine karıştı.
Yağmur altında ikisi de durdu. Yorgundular, nefes nefese kalmışlardı. Mia’nın bakışları hâlâ soğuktu, ancak titrek; Arthur’un ise kılıcı elinde zorlukla duruyordu.
Bir sessizlik çöktü. İzleyiciler nefeslerini tutmuştu.
Tam o anda, Victor ikilinin ortasına adım attı. Yağmur damlaları onun siyah pelerini sırılsıklam ederken, yüzünde kurnaz bir ifadeyle konuştu.
Victor: “Ee şimdi kim kazandı? İkiniz de mi kazandınız yoksa berabere mi bitti?” Gözlerini Mia’ya dikti ve sinsice gülümsedi. “Bana sorarsan, Mia. Bence Arthur kazandı.”
Mia kaşlarını çattı, nefesini düzeltmeye çalıştı, ama açıkça yorgundu.
Mia: “Kabul etmiyorum.”
Victor, sakin adımlarla yorgun Mia’nın önüne geldi. Yağmur onun üzerine daha da şiddetle yağarken, yüzündeki alaycı ifade daha da belirginleşti.
Victor: “Arthur kazandı. Neden mi? Çünkü yalnız kaldın ve yorgunsun. Bu halinle bana karşı gelemezsin, Mia. O yüzden bizimle arkadaş olacaksın, öyle ya da böyle.”
Mia’nın gözleri Arthur’a kaydı. Arthur, hâlâ ona meydan okuyan bir bakışla bakıyordu. Yağmur, arenadaki tüm sesleri bastırırken Victor’un sesi ortalığı dolduruyordu. Ancak Mia’nın yüzündeki soğuk ifade değişmedi.
Mia:“Arthur mu kazandı?” Alaycı bir gülümseme dudaklarına yayıldı. “Siz sıradanlar böyle hayallere kapılabilirsiniz, Victor. Ama gerçekte kimsenin beni yenmesi mümkün değil. Yorgun olmam, sizin zayıflığınız karşısında bile hâlâ ayakta durmamın nedenidir.”
Yağmur altında sırılsıklam olmuştu, ama bu ona güçsüz değil, tam tersine yenilmez bir hava veriyordu. Her adımında etrafındaki havayı donduruyor gibiydi. Victor’un gözleri ona dikkatle kilitlenmişti, ama bu kez Mia’nın karşısında yalnız kalmayacaktı.
Bir anda arenanın arka tarafında, kalabalığın arasından bir siluet öne çıktı. Gözler aniden bu kişiye çevrildi. Yeni asil olmuş bir suikastçi ailesinden gelen genç, Kaelen Ravenguard , adımlarını arenaya doğru çevirdi. Elinde ince, zarif bir hançer parıldıyordu. Yağmur damlaları hançerin üzerine düşerken, o da Mia’nın yanında yerini aldı.
Kaelen: “Mia yalnız değil. Eğer biri onunla uğraşacaksa, önce benimle karşılaşacak.” Ses tonu yumuşak ama tehditkârdı; hareketleri ise bir suikastçının soğukkanlılığıyla doluydu. Ailesi yakın zamanda asil unvanı kazanmış olmasına rağmen, Kaelen bir süredir Mia’nın dikkatini çekmeye çalışıyordu. Şimdi tam sırasıydı.
Mia ona hafif bir bakış attı. Kaelen’ın yanında yer almasını ne onayladı ne de reddetti. Ancak duruşu, ona bu fırsatı tanıdığını ima ediyordu.
Mia: “Onlara acı çektirmekten hoşlandığını biliyorum, Kaelen. Senin küçük oyunların benim için ilginç olabilir.”
Victor bu gelişme karşısında bir an durakladı. Gözlerini Kaelen’a çevirdi, inceleyici bir bakış attı. Kaelen’ın yeteneklerini biliyordu; ailesi suikast ve gölgeler arasında var olmayı seçmişti. Bir suikastçının gölgesi, Mia’nın büyüsüne ek bir tehlike katabilirdi. Ama Victor’un kafasında başka planlar da vardı.
Arthur, Kaelen’ın olaya dahil olmasını izlerken içinden bir iç geçirdi. Bu düello zaten beklenmedik bir şekilde sona ermişti, ama şimdi işler daha karmaşık hâle gelmişti.
İzleyiciler arasında fısıltılar arttı.
Bir asil öğrenci: “Kaelen da Mia’nın yanında yer alacak… Bu giderek daha ilginç hâle geliyor.”
Başka bir öğrenci: “Victor ve Arthur’a karşı Mia ve Kaelen… Tam bir güç savaşı olacak.”
Victor ise bir adım daha atarak
gerginliği tırmandırdı. Ama bu sefer yalnızca Mia’yla değil, Kaelen’la da karşı karşıyaydı.
Victor: “Demek Kaelen, sen de Mia’nın tarafında olacaksın. Güzel… Ama bu sadece oyunun yeni başladığı anlamına geliyor.”
Yağmur dinmeden, gerginlik artarken, arenada geriye kalan tek şey, savaşın henüz bitmediğini hissettiren bir sessizlikti. Ve Arthur kalkıp Victor yanına gelmişti
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Arkadaşlar bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz