Oğlan henüz uyuyorken, onu kurtaran O`baoth oğlana göz ucuyla bakındı. Bakışları oğlanın bozulmuş bölgelerindeydi, böylesine bir çocuğun bedeninin nasıl bu kadar phaerion enerjisine dayanabildiğini anlayamamıştı. Bunu göz ardı etse bile, Nish Samudra’nın yaratıkları tarafından şu ana kadar nasıl öldürülmediğini anlamlandıramıyordu. Nish ve ondan önce, varlığın yapı taşlarına sızmayı başaran yaratıklar arasında olduğu vakitlerde dahi bu kadar ilginç bir durumla karşılaşmamıştı. Aklı bu konu ile meşgulken, ellerini de oğlan için yaptığı protez uzuvlarla meşgul edecekti. Zamanın iyileştiremediği tek bir şey varsa o da ley hattından yayılan bozulmuş phaerion enerjisiydi, bir diğer değişle ise “Parçalanmış Hatıralar” olmaktaydı. O`baoth mükemmel zanaatkârlığı ile oğlan için yaptığı uzuvları tamamlamaya devam ederken düşüncelere daldı yeniden. Uzun zaman sonra ilgisini çeken bir şey bulmuştu, bu onun için bir fırsattı. Kadimler savaşından beri hiçbir canı kurtarmaya dahi yeltenmemişti, her ne kadar gücü Ishlahla yani yaratılış ağacı ve Nish Samudra’nın ötesine kadar uzansa da. Zaman kavramı var olduğundan beri kaybolan ve izlerini sürmek adına asırlarını harcadığı Htoaron medeniyeti ile bir bağlantısı olduğunu düşünüyordu oğlanın. Her ne kadar elinde buna inanması için bir sebebi olsa da bu düşünce bir o kadar da saçma geliyordu kendisine. Fakat daha somut bir şeyler bulana kadar bu düşünceyi göz ardı etmek en mantıklısıydı. O hâlâ oğlan için sağlam uzuvlar yaparken, oğlan ise yavaşça gözlerini aralayacaktı. Bedeni acılar içindeyken uyku sersemi bir şekilde doğrulup etrafa bakındı. Hâlâ uyku sersemi olduğundan nerede olduğunu anlayamamıştı, ayrıca bulunduğu yer kesinlikle ölmekte olan evinden çok farklı gözüküyordu. Odaya daha fazla bakınmaya başladığında ise odadaki garip aletleri fark edecekti, daha önce hiç görmediği ne işe yaradıklarını bilmediği ıvır zıvırlarla doluydu oda. Garip aletler harici, odada kendisine sırtı dönük bir biçimde oturup bir şeylerle uğraşan kişiyi de fark etmişti. Bu, O`baoth’du en son hatırladığı şey bu kadındı. Ondan sonrasına dair çoğu anıları silikti, bayılmış mıydı yoksa uyuya mı kalmıştı? Hangisi olduğundan emin olamasa da, emin olduğu tek şey canının fazlasıyla acıdığıydı.
Oğlan henüz yatakta oturup etrafı incelerken, O`baoth’da oğlanın uyandığını fark etti. Oğlana doğru dönüp elindeki protez kolu havaya kaldırdı O`baoth, kolu iki yana sallarken ona el sallıyordu. Oğlana göre garip olan bu hareketin ardından ise konuşmaya başladı, “Günaydın küçüğüm~ Nasıl hissediyorsun kendini?” dedi. Bedenindeki korkunç acı ve sol kolunu tamamen hissedememesi dışında normal hissediyordu. Uyandığında kendini içinde bulduğu bu tarz sakin bir ortama pek alışmadığından garip hissettirse de bunu göz ardı etmeye karar verdi. Sağlam sağ kolu ile gözlerini ovuştururken, sol kolunun olması gereken yerde kolundan arta kalan uçuşan parçacıkları izliyordu. Kolu kopmuş gibi değildi, bozulmaya uğrayarak sanki bir cammışçasına çatlamıştı. Bazı parçaları ondan tamamen koparken, bazıları ise bağlarını sürdürüyordu her ne kadar birbirlerine bağlı olmasalar da. Bu olayı fazla sakin şekilde karşılayabilmesinin sebebi ise geldiği yerde daha kötüleriyle karşılaşmasıydı. Kısık ses tonu ile kadına gözlerini çevirerek konuşmaya başladı, “Sadece.. Biraz canım acıyor ama iyiyim. Sen dün beni kurtaran kişisin, kimsin sen?” dedi, oğlanın ses tonu merak doluydu. Ayrıca kadına olan bakışları da meraklıydı, sonuçta hayatını geçirdiği evrende pek de güzel şeyler görmüyordu. O`baoth’un oldukça sağlıklı gözükmesi ve bir o kadar da iyi durumda olması onu meraklandırmıştı, dış evrenlerdeki herkes böyle miydi? Bu çocuksu merakı kolunun ve bedeninin geri kalanının durumunu hatırladığı vakit uzun sürmeyecekti. Zihnini yoran bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalışırken yeniden kadına odaklanmaya çalıştı. O`baoth oğlanın düşüncelerini bilemese de pek iyi şeyler olmadığını anlayabilmek onun için zor değildi. Bu yüzden ses tonunu öncekine göre daha iyi tutmaya çalışarak konuştu, “İyi olduğunu duymak güzel. Evet, seni o cehennemden çekip çıkaran kişiyim. İsmim O`baoth, peki senin ismin ne küçüğüm?” dedi. Soru ile oğlanın ifadesinin daha durgun hale geldiğini fark etti O`baoth. Bu durgunluğunun sebebi ise oğlanın daha önce hiçbir isme sahip olmamasıydı. Onun bir ismi vardı ve muhtemelen diğer her şeyin de bir ismi vardı. Oğlan öncekine göre daha kısık bir tonda mırıldandı, “Bir ismim yok… Neden bir isme ihtiyacım olsun ki?” dedi, yaşadığı yerde kalan son canlı oydu. Bu yüzden bir isme ihtiyaç duymuyordu, en azından daha önce bu konu hakkında hiç kafa yormamıştı. O`baoth bu durumu fark etmiş olacak ki aklına iyi bir fikir gelmişti. Elindeki protez uzvu yerine indirerek oğlanın yanına ilerledi. Yatağın kenarına oturup elini havaya kaldırarak görünmez bir ekranı sağa doğru kaydırırmışçasına hareket etti. Oğlan O`baoth’u merakla izlerken, havada beliren sayısız yıldızımsı noktalara şaşkın bir ifadeyle bakacaktı. Her gece gökyüzünde ortaya çıkan yıldızlar bir anda odadaymış gibiydiler. Bu oldukça hoşuna gitmişti, elini yıldızlara benzer noktalara uzatırken biraz çekingen olsa da eli içlerinden geçince rahatlayacaktı. Oğlanın bu halini gören O`baoth hafifçe kıkırdadı ardından ise eliyle yıldızları işaret edip söze girdi, “ ‘Kader’ kavramı göklerdeki bu ışıkları antik medeniyetlerin fark ettiği ilk anda ortaya çıktı. O halde yıldızlar senin kaderin olsun, daha önce antik medeniyetlerin yaptığı gibi bu ışıklara bakarak kaderine karar ver. Bir yıldız seç çıkan yıldız senin ismin olsun, ne dersin? Güzel fikir değil mi~?” dedi. Oğlan bu fikri fazlasıyla sevmiş olacak ki kafasını hızla aşağı yukarı salladı. Bakışları yıldızlarda gezinirken, en çok dikkatini çeken ve diğerlerine göre oldukça farklı olan bir yıldızı gözüne kestirir. Bu yıldız diğerlerine göre fazlasıyla parlak ve büyüktür yine de bu onun gördüğü en parlak yıldız değildi, fakat diğerlerinden daha çok ilgisini çeken şey bu yıldızın fazlaca yakınında bulunan daha küçük ikinci ikinci bir yıldızın oluşudur. Bu iki yıldızın diğer yıldızlara göre farklılıklarını sevmişken elini onlara doğru uzattı. O`baoth’a yıldızları işaret ederken konuştu, “Şunlar!” dedi. O`baoth oğlanın seçimi ile bu iki yıldıza bakınırken, onların bir yıldız değil de bir yıldız sistemi olduğunu fark etmişti. Yeniden elleri ile bir ekrana dokunurmuşçasına hareketler yaparak bu iki yıldızı yakınlaştırdı. Diğer yıldızlar kaybolmuşken, bu iki yıldız ve onların etrafında dönen sistem ortaya çıktı. O`baoth’un yüzünde bir tebessüm belirerek konuştu, “İsmin artık Eta, küçüğüm. Beğendin mi~?” dedi, oğlan henüz cevap vermemiş olsa da bakışlarından bu ismi ve yıldız sistemini beğendiği belliydi.
Yorumlar