Bölüm 5 – Porselen Kukla

39 0 12 Ağustos 2024 3 Oy

“Sızılması neredeyse semavi güçler isteyen Nish Samudra ve onun içinde bulunan Araethium’un her ikisinde de var olan bir kuvvet
bulunmaktadır. Bu ise zamanın ta kendisidir. Her deliğe, her gerçekliğe ve var
oluşun en ücra köşelerine bile sızabilen zamandan kaçış yoktur. Gökyüzündeki
yıldızlar bile zamanla parlarken, mirvari bekçi zamanın içinde kaybolmuştur. Ta
ki zamanı önünde diz çöktürene kadar ulaşamayacaktır hedefine.”

 Büyük bir gürültü
eşliğinde kafasına aldığı sert darbeyle afallamış bir biçimde gözlerini araladı
Lykoris. Uykulu gözlerle tahta tavana bakarken, yattığı yerin sallandığını fark
etmesi biraz uzun sürecekti. Bir kaç saniye sonra uyku sersemliğini
atlatmasıyla bir at arabasında olduğunu anlayacaktı. Dışarıdan gelen at
kişnemeleri ve Monad’ın sesini duymak ona iyi gelmişti açıkça. Sesler harici,
yerde yattığından araba ilerledikçe sallantı sebebiyle kafasını vurup durması
onu gerçekliğe bağlıyordu. Kafasındaki acı yavaştan geçmeye başlarken
doğrulacaktı, doğrulmasıyla bir köşede oturan Welwitsch’i fark etti. Uzun
zamandır Lykoris’in uyanmasını beklediği belliydi yüz ifadesinden. Lykoris onun
yanına oturmak için yana kayarken, Welwitsch onu izliyordu. Sabahtan beri
kendisini beklediğinden bıkkınlığını anlamıştı Lykoris, fakat bundan da
önemlisi daha önce yaşadıkları olaylardı,
“Uyuya mı kaldım? Neredeyiz? Nereye
gidiyoruz? En son-“
dedi ama devamını getirmeye kalamadan Welwitsch Lykoris’in
kafasına küçük bir fiske indirdi. Lykoris’in şaşkın halinin aksine, Welwitsch
biraz bıkkın gözüküyordu. Ses tonu da bu bıkkınlığı açıkça hissettirirken genç
oğlan,
“Son zamanlarda ne oluyor sana Lykoris? Şehre gitmeye kararlaştırdığımız
andan itibaren çok dalgınsın. Almanı istediğimiz hiçbir şeyi almadan öylece patates
çuvalı gibi yatıyorsun!”
dedi, fakat ona söyleyecek lafları sadece bu kadar
değildi. Lykoris’in Welwitsch’in azarını karşı olan dikkati dağılırken, at
arabasının hareketi sebebiyle sağa sola savrulan patates çuvalına gözlerini
dikti. Patates çuvalının aksine, Welwitsch’in dedikleri yüzünden düşünceli
gözüküyordu Monad. En son hatırladığı şeyler bu değildi, ne şehre gitmeyi
kararlaştırmışlardı ne de kendisinden bir şey alınmasını istemişlerdi. Bundan
önce yaşanan her şey rüya mıydı? Öyleyse yaşadığı tüm o kötü hatıralar
kendisine ait değildi, sadece birer hayal ürünüydü. Gördüğü ya da en azından
gördüğünü sandığı her şeyin birer rüya olduğunu düşünerek fazlasıyla
rahatlamıştı Lykoris.

 Rüyanın etkisinden
yavaşça çıkarken, kendisini geriye doğru bırakıp uzanacaktı Lykoris. Tam
anlamıyla patates çuvalına benziyordu bu haliyle. Lykoris rüya ve gerçeği ayırt
etmeye çalışırken Welwitsch ise onu azarlıyordu, fakat kızın patates çuvalı
gibi uzanmasıyla sözlerine hiç kulak asmadığını anlayıp derince iç çekti.
Kızdan umudunu kesip, yeniden geriye yaslanarak bulduğu gazete parçasını
okumaya devam etti. Lykoris ise kabusun sonlandığına sevinerek rahat bir nefes
aldı. At arabası toprak yolda ilerlerken, sallantı sebebiyle arabadaki
eşyalardan biri kutusundan yuvarlanarak Lykoris’in kafasına çarpacaktı yerde
uzandığından. Lykoris, kafasına çarpan eşyayla birlikte doğrulup yan tarafına
bakındı. Bu, Kral Darok’un altın asasındaki mücevherdi. Lykoris mücevheri
tanımasıyla başında korkunç bir sızı hissetti, her ne kadar canı yansa da bu
mücevherin varlığının sebep olduğu belirsizlik şu an daha önemliydi. Mücevheri
alırken daha önce dikkat etmediği şeylerden biri ise elleriydi, kan rengi
lekeler neredeyse dirseğine kadar kaplamıştı kolunu; kızıl izler sanki sıvı
ateşmişçesine derisini yakıyordu, ayrıca acıyla beraber daha önce unuttuğu bir
şeyi fark edecekti. Her şeyden önce, ilk defa çukura düşerken kıyafetine takılı
olan Noraoth çiçeğinin yaprakları evinde oldukları kadar ipeksiydi. Rüya
sandığı, fakat şimdilik rüya değil de
“gerçek” olarak kabul ettiği anılarında,
Noraoth çiçeğinin bilinen tek yetiştiği yer kendi gezegeniydi. Fakat ora yok
olmuştu, bu nedenle Noraoth çiçeği özelliğini kaybederek ipeksi yaprakları
taşlaşmış olması gerekirdi. Lykoris bu düşünceyle kıyafetine takılı olan
Noraoth çiçeğini eliyle yoklayacaktı. Çiçek, daha önce gördüğü ve şimdi
“rüya”
olarak kabul ettiği her seferinde yaprakları ipeksiydi ve şimdi de öyleydi.
Anlam veremediği bu döngüden çıkmak adına bir şeyler yapmadan önce, kıyafetine
takılı çiçeğin ipeksi yapraklarını okşadı.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla