Yıl, 2549 Aetherion Prime Şehri
Zümrüt Gölgeler Çölü’nün sınırında, geleceğin teknolojisiyle şekillenmiş, tamamen otomatik bir şehir olan Aetherion Prime yükseliyor. Bu şehir, yüksek teknoloji ve ileri düzeyde mühendisliğin bir simgesi olarak parlıyor.
Aetherion Prime, çölün hemen kıyısında parlayan bir mücevher gibi göze çarpıyor. Gökdelenler ve modern yapılar, ileri düzeydeki nanoteknoloji malzemelerle inşa edilmiştir ve kendi kendini temizleyen, enerji üreten cam cephelere sahiptir. Holografik projeksiyonlarla süslenen binalar, geceleri ışıl ışıl bir görünüm sunar ve şehir silüetini benzersiz kılar.
Şehirdeki ulaşım sistemi tamamen otomatikleştirilmiştir. Sürücüsüz elektrikli araçlar, manyetik levitasyonlu trenler ve otonom dronlar, şehir içi ve şehirler arası ulaşımı hızlı ve sorunsuz hale getirir. Akıllı trafik yönetim sistemleri sayesinde, ulaşım altyapısı optimum düzeyde çalışır, bu da trafik sıkışıklığını ve kazaları minimuma indirir.
Aetherion Prime, teknolojiyi doğa ile harmanlayan yeşil alanlarla doludur. Çölün hemen yanı başında yer alan dikey ormanlar, çatı bahçeleri ve parklar, şehirdeki beton yapılar arasında nefes aldıran vahalar oluşturur. Otonom sistemler, bu yeşil alanların bakımını üstlenir ve sürdürülebilirliğini sağlar.
Şehirde güvenlik, ileri düzeydeki robotik güvenlik güçleri tarafından sağlanır. Bu robotlar, yapay zeka ve gelişmiş sensör teknolojileriyle donatılmıştır. Şehirdeki güvenlik kameraları ve biyometrik tarayıcılar, suçları önceden tespit eder ve robotlar anında müdahale eder. İnsan polisler ise yalnızca kritik durumlarda devreye girer, bu da güvenliği maksimum düzeyde tutar.
Aetherion Prime, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla tamamen kendine yeten bir sistem kurmuştur. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve füzyon enerji gibi kaynaklar, şehrin enerji ihtiyacını karşılar, hepsi yüksek teknoloji ile donatılmıştır. Akıllı enerji yönetim sistemleri, enerji tüketimini optimize eder ve sürekli bir enerji kaynağı sağlar. Çölün güneş enerjisi potansiyeli, şehre büyük avantajlar sağlar.
Aetherion Prime’ın sosyal yaşamı, dijitalleşmiş ve interaktif bir yapıya sahiptir. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, sosyal etkinliklerde yaygın olarak kullanılır. Holografik eğlence mekanları, dijital kütüphaneler ve sanal müzeler, şehrin kültürel ve eğlence hayatını zenginleştirir. Çöl manzarasına karşı yapılan etkinlikler, şehirde yaşayanlara eşsiz deneyimler sunar.
Aetherion Prime, hava durumu kontrol sistemleriyle iklimi tamamen yönetilebilir hale getirmiştir. Yapay iklimlendirme sistemleri, hava koşullarını ideal seviyede tutar ve aşırı hava olaylarını önler. Bu teknoloji, çölün zorlu koşullarına rağmen şehirdeki yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarır.
Aetherion Prime şehrinde alışveriş, teknolojinin zirvesine ulaştığı bir deneyim sunar. Sanal gerçeklik gözlükleriyle dijital mağazaları gezip ürünleri inceleyebilir, holografik ekranlarla 3D modelleri detaylıca görebilirsiniz. Satın aldığınız ürünler, dronlar ve otonom teslimat araçları ile hızla kapınıza gelirken, ödeme işlemleri yüz tanıma veya dijital cüzdanlar aracılığıyla kolayca gerçekleştirilir. Akıllı mağazalar, RFID ve IoT teknolojisi sayesinde kasasız alışveriş imkanı tanır. Yapay zeka destekli sanal asistanlar ve kişiselleştirilmiş öneriler, alışveriş deneyiminizi en üst düzeye çıkarır. Bu şehirde alışveriş yapmak, geleceği bugünden yaşamak gibidir.
Aetherion Prime’da eğitim sistemi, öğrencilerin hem akademik hem de sosyal gelişimlerini destekleyen yenilikçi bir yapıya sahiptir. Öğrencilerin okullara giderek yüz yüze etkileşimde bulunmaları önemsenir. Okullar, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirebilecekleri, takım çalışması yapabilecekleri ve gerçek dünyadaki iletişim becerilerini pekiştirebilecekleri alanlar olarak öne çıkar. Dijital kütüphaneler ve online platformlar, öğrenmeyi zamandan ve mekandan bağımsız hale getirirken, sınıf içi eğitimler ve grup projeleri, öğrencilerin bir araya gelerek sosyalleşmelerini sağlar. Yapay zeka destekli öğretim yöntemleri ve holografik projeksiyonlar, dersleri daha ilgi çekici hale getirir. Bu dinamik ve esnek eğitim sistemi, her öğrencinin ilgi ve yeteneklerine uygun, yaşam boyu öğrenme anlayışını desteklerken, öğrencilerin sosyal gelişimlerini de büyük önem verir.
**********
Sürüm, 1.1 Edward Skylar
Bazı kişiler hala, yalnız kalmayı seçer. Edward, bu onlardan biriydi.
Edward, 20 yaşında zeki ve dikkat çekici bir gençtir. Koyu siyah, dağınık saçları ve keskin hatlarıyla dikkat çeker. Gözleri, derin gri tonlarında olup, düşünceli bir bakış sergiler; bu, onun analitik zekasını ve derin düşünme yeteneğini yansıtır. Zayıf ama fit bir yapısı vardır, genellikle rahat bir tişört ve kot pantolon giyer. Programlama ve yazılımla ilgili tutkulu bir ilgisi vardır, sık sık yeni projeler üzerinde çalışır ve bu alanda kendini geliştirmek için çaba gösterir. Edward, derin bir merak duygusuna sahiptir ve sorunları çözme konusunda yaratıcı yaklaşımlar geliştirmeyi sever. Sosyal bir kişiliği olmasa da, bir iki kişiyle arkadaşlığı vardı.
Edward, yalnız kalmayı tercih ediyor, kendi tasarladığı programları, satarak geçiniyor. Bir yandanda son sınıf öğrencisidir, ama dersleri çok iyi olmasada idare ediyordur. Edward, ailesinden ayrı kalmaya başlayalı baya bir zaman geçmişti, daha yeni yerleşmişti, şu an oturduğu evde, tek kalıyor ve bir odasını, yüksek teknoloji ve güçlü birlgisayarlarla donatmıştı.
Aetherion Prime şehrinde sabah saatleri, Edward, okuluna doğru gitmek için durakta otobüs beklyordu, bankta otururken, durağın camlarına bakıyor. Camlar teknolojik bir ekran aynı zamanda, devamlı reklam ilanları gösteriyor.
Bu şehirde, çok kalabalık insanlar olsa da, Edward, sakin insanların az olduğu bir bölgede yaşıyor. Bu bölge yerleşim yeri olarak yer edinmişti, birbirlerinin aynı dizaynında yapılmış iki katlı, standart dubleks evlerden. Tabii ki de son derece akıllı evler.
Durağın, önünden biri geçti, Edward ona gözlerini çevirdi, yürüyen kişi bir güvenlik robotu, sentetik derisi, ve üzerinde bir çeşit üniforması var. Robot Edward’a baktı, tepkisiz ifadesiyle, “İyi günler, Edward Skylar,” dedi, önüne bakarak hiç tepki vermeden gitti.
Bu güvenlik robotlar aynı zamanda polislerle çalışan, bir modeldi. Robotlar görevlendendirliği bölgelerde her zaman, gezerek güvenliği sağlarlar. İnsanları tarayarak, kimlik bilgilerine kolaylıkla ulaşabilir, böylece sabıka yada bölgesinde olan yabancıları tespit edebiliyorlar. Edward hiç umursamadı,güvenlik robotu gidene kadar, sadece önüne baktı.
Tam o sırada beklediği otobüs geldi. Edward ayağa kalktı, duran otobüse bindiği gibi otobüs gitti.
**********
Sürüm: 1.2 Bir Yapay Zeka İnci
Edward, otobüsün en son koltuğuna geçerek oturur, küçük kablosuz kulaklığını takmış, müziğini dinleyerek, otobüsün camından dışarıyı izledi.
Edward, programlama ve yazılımlara oldukça düşkün. En son kendi oluşturduğu yapay zeka ile oldukça meşguldü. Yapay zekaya isim olarak, İnci ismini verdi. Bu yapay zekayla uzun süredir üstünde çalışmış oldukça donanımlarla, donatmıştı.
Yapay zeka modeli olarak, İnci, sesli konuşma, ağ üzerinden bilgi paylaşma, görsel oluşturma, müzik besteleme gibi standart işlevleri kolaylıkla yerine getirebiliyordu. Fakat Edward, daha fazla ne yapabileceğini düşünüyordu. Çünkü bir çok firmaların, ürettiği yapay zeka modelleri saten bunları yapabiliyordu, Edward daha fazlasının, daha ne kadar ileri gidebileceğini, çok merak ediyordu.
**********
Sürüm 1.3 Dr. Elias Hawke
O sırada, Aetherion Prime şehrinde, Edward’ın okuduğu okulun laboratuvarında. Bir bilim adamı, elindeki bir nesneyi araştırıyor. Oldukça meşgul biri. Laboratuvarda gerekli her türlü cihazlarla dolu, ve bir son teknolojilerle tasarlanmış bilgisayar, var. Bilim adam bilgisayarın önünde sandalyede oturuyor.
Bu bilim adamı, orta yaşlı ve güler yüzlü biri. Yüz hatları yumuşak ve dostane bir ifade sergiler. Gözlük takmaktadır ve gözleri samimi bir ifadeye sahiptir. Gözlükleri, onun entelektüel bir izlenim yaratmasına yardımcı olur. Saçları gri ve hafifçe dağınıktır, saç çizgisi biraz geriye doğru çekilmiştir. Yüzünün çevresinde biraz sakal ve bıyık vardır, bu da ona bilge biri olduğunu gösteriyor.
Giydiği beyaz laboratuvar önlüğü var. İçinde mavi bir gömlek giymektedir ve gömleği düğmelidir. Kahverengi pantolonu, genel görünümüne uyum sağlar.
Bu bilim adamı, hem bilge hem de erişilebilir bir izlenimi var, sanki onu tanıyan herkes ona güvenebilir ve onunla çalışmak ister gibi bir hava yayıyor.
Bu Bilim adamı Dr. Elias Hawke idi, aynı zamanda okulda derslere katılan bir öğretmendir. Elias’ın elindeki nesne bir bellek, büyük boyutlarda bilgi içerdiği belli oluyordu. Bu belleği en yakın arkadaşı olan Victor adında birinden almıştı. Elias belleği bilgisayara bağladı, merakla monitöre gözlerini çevirdi belleğin içerdiği dosyalara incelemeye başladı.
Dr. Elias, gördüğü dosyaları, gözlerini açarak inceledi. Bellekte binlerce bilgiler vardı, birçok programlama kodları, geliştirilmiş yazılım bilgileri içeriyordu. “Bu da ne böyle, bu mümkün mü?” Elias hızla telefonunu çıkarttı ayağa kalktı ve tek kablosuz kulaklığını taktı. “Alo, Victor, bunu nerden buldun?” dedi sabırsızca laboratuvarın ortasında tur attı. “Ne Hanry’mi?” Durdu ve sessizce dinlemeye başladı. Elias kaşlarını kaldırdı, “Ah bunu daha çok araştırmam gerek, bu dediğin yazılım ise çok fazla tehlikeli,” dedi.
**********
Sürüm 1.4 Victor Kane
Aetherion Prime, şehrin en işlek bölgesinde, yüksek bir bina. Binanın 30. katında bir offiste.
Victor Kane, ayakta telefonla konuşuyordu, “Elias bana o teknolojiyi yapabilecek misin?” Diye sordu.
Victor Kane, Beyaz, kısa ve düzgün kesilmiş saçları var. Yüzü ciddi ve belirgin hatlara sahip. Yüz ifadesi otoriter ve kararlı. Kalın çerçeveli gözlükler takıyor, bu da ona bilgili ve tecrübeli bir görünüm katıyor. Gözlüklerin arkasından bakan keskin gözleri var, bu gözler onun zeki ve dikkatli bir kişi olduğunu yansıtıyor. Üzerinde koyu renkli, üç parçalı bir takım elbise var. Ceketi, yeleği ve pantolonu uyum içinde. Beyaz gömleği ve koyu kravatıyla tamamlanmış. Yakasında düzgün bir şekilde katlanmış beyaz bir mendil bulunuyor, bu da onun titiz ve düzenli bir insan olduğunu gösteriyor.
Victor Kene, Aetherion Prime, şehrinin en zengin iş adamlarından biridir. Birçok bilgisi ve bağlantıları vardır.
Viktor, ellerini sıktı, “Ne demek bu? Bak Elias, seninle uzun yıllardır arkadaşız. Bana bunu yapman gerek,” dedi, ofisinde masanın arkasına geçti.
Elias, Laboratuvarda, endişeyle, “Victor bu şeyin kontrolünü sağlayamazsın, bu şeye hazır değiliz,” ded.
Victor, ofisin penceresinden şehrin manzarasını izlerken, “Elias, akşam biri gelecek, ona belleği ver. Belleğimi geri ver ona,” dedi öfkeyle, telefonunu kapatarak. Victor, kaşları çatık halde, büyük camdan manzaraya baktı, “O halde kendim başka birine yaptırırım,” dedi kararlı bir şekilde sırıttı.
Uzun bir süre sonra, Dr. Elias, Laboratuarda bilgisayarda hala belleği inceliyordu. Biraz daha inceledikten sonra belleği çılarttı, “Mümkün değil bu şey, çok tehlikeli, sorumsuz ve yanlış kişilerin elinde kesinlikle geçmemeli. Özellikle Victor Kene’nin,” diyerek ayağa kalktı.
O sırada kapısı çaldı, Elias kapıya bakarak, “Girin!” Dedi. Kapı açıldığında içeri Edward girdi, Elias’a doğru yürürken, heyecanla baktı, “Dr. Hawke, size bir şey soracaktım,” dedi, çekingen ses tonuyla. Elias, meşgul yüz ifadesini takınır, “Edward, aslında benim gitmem gerek. Şimdi çıkacaktım,” eşyalarını toplarken, devam etti, “Çok önemli mi?” diyerek sordu.
Edward, hayal kırıklığına uğramıştı, ama belli etmeyerek, “Ah, evet, hiç değil, yarında sorabilirim,” dedi çekinerek. O esnada Elias elinde ki Belleği cebine koydu, Edward’a baktı, “Tamam, kusura bakma, Edward Skylar. Ama acil işim çıktı, ama yarın sorunu dört gözle bekliyorum,” dedi, gülerek gözlüğünü düzeltti. Bu Edward’ın yüzünü güldürdü, “Teşekkürler, Dr. Hawke,” dedi. İkiside laboratuvardan çıktılar.
**********
Sürüm 1.5 Athena
Elias, okul binasının altında otoparkında, otopark büyüktü, heryerde araba park edilmişti. Elias, hızlı adımlarla yürüyordu, kendi arabasına ulaştı. Arabasına geldiğinde, kapısına elini uzattı.
“Dr. Hawke, bekleyin,” birinin sesi geldi. Elias başını çevirip, sesin geldiği yere baktı, bir adam ona doğru geliyordu, “Evet, benim,” dedi. Adam, sakin ve rahat adımlarla Elias’a doğru geldi, “Beni Victor Kane gönderdi, sizde ona ait bir şey varmış. Bellek, onu teslim almaya geldim. Athena Belleği,” dedi, sakin bir tavırla.
Elias, adamı süzdü, “Şu an hala inceleme yapıyorum, bitince ben ona götüreceğim,” dedi, arabasının kapısını açarak. Adam, başını sağ sola salladı, “Bana kesin emir verildi, Athena belleğini almam gerek,” diyerek, arabanın kapısına yaklaştı ve iterek kapattı. Elias, tedirgin bir ifadeyle, “Bu bellekteki bilgiler son derece riskli, detaylı inceleme gerek,” dedi. Adam Elias’ın önüne geçerek, “Üzgünüm, Victor, bana bundan bahsetmedi Athena belleğini almamı istedi sadece. Şimdi verin bana,” diyerek elini uzatıp avucuna açtı.
Elias, hızlı düşünerek, “Peki, ama arabada içerde duruyor, izninle alayım onu,” dedi. Adam başını salladı, “Elbette alın bekliyorum,” dedi geri çekildi.
Elias, arabanın kapısını açtı, eğilerek içeri uzandı. Arabanın, yan koltuğun alt kısımda bir yangın söndürücü vardı, küçük biraz hafif, ama oldukça sert. Elias o belleği vermeyi düşünmüyor, arkasında bekleyen adama göz ucuyla baktı, adam oldukça yakınında ve arkasını dönmüş bekliyordu.
Elias yangın tüpünü aldı, hızla eğildiği konumdan kalkarak adamın ensesine, sertçe vurdu. Adam aldığı darbenin etkisiyle yüz üstü yere düştü, “ahhh!” Elias arabayı bırakıp koşmaya başladı, adamı devirmişti fakat hala kendindeydi, Elias oto parkın çıkışa doğru koştu.
Adam, yerden kalktı, neye uğradığını şaşırmıştı. Öfkeyle, kalkarak, silahını çıkarttı, Elias’a iki kez ateş açtı. Tabancada susturucu vardı, neredeyse hiç sesi çıkmadı. Elias, o sırada çıkışa kadar koşmuştu, ilk mermi ona gelmedi ama ikincisi belinin sağ tarafına saplandı.
Elias yediği mermiye rağmen koşmaya devam etti, adama vurması ona baya zaman kazandırmıştı, uzun ara fark atmıştı. Dışarıda acı içinde, koşmaya devam etti, bir sokağa girdi hızla. Elias aldığı yara onu iyice kan kaybetmesine sebep olmuştu. Elias ara sokakta biraz daha yürüdü, adamı atşatmıştı, ama oldukça yorgundu. Sokakta bir kenara çekilip yere oturdu, sırtını duvara yasladı. Elias, bir yandan yarasına bakmaya çalıştı, ama tam arkasında göremedi, kesik kesik nefes alıp veriyordu. “Ah! lanet olsun, bu şeyi saklamalıyım,” dedi, kendi kendine. Elias o anda birini fark etti, sokağın ilerisinde, “E-dwa-rd?” sesi kesik, kesik çıktı.
Edward, okulundan çıkarken, Dr. Elias Hawke’yi koşarken görmüştü, takip ederek peşinden gelmişti. Edward Elias’ı o halde görünce hemen yanına koştu, “Dr. Hawke, ne oldu size?” dedi, endişeyle, yarasını fark etti. Elias, son kez gücünü topladı, Edward’a yarı açık gözlerini dikti, “Bana bak, Edward ben çok kan kaybettim. Kurtulabilir miyim, hiç bilmiyorum,” cebinden Athena belleğini çıkarttı, “Al bunu ve hemen git, beni bulabilirler.
Edward belleğe baktı, “Bu nedir?” diye sordu, ama umursamadı, Elias’ın yarasına baktı, “Hayır, Dr. Hawke, hemen ambulans çağıralım, böyle olmaz,” şok olmuş ve oldukça endişeliydi. Hawke, öksürdü zar zor konuştu, “Kes, şunu, dediğimi yap, gelirlerse seninde başın derde girer. Edward bunu al ve git o şeyi sakla…” sözünü bitirmeden, gözleri karardı, konuşmakta çok fazla zorlanıyordu.
Edward, gözleri yaş gelmeye başladı çaresizce ne yapacağını bilmiyor, “Ama ölemezsiniz. Lütfen dayanın,” dedi sadece, telefonunu çıkarttı, ama Elias’ın eli düştü. Edward, Eliasın elinden kayan ve yere önüne düşen belleği gördü.
Elias, başını eğdi, son sözlerini sayıkladı, “Ed-wa-rd, bırakma onu al ve kaç.” Edward, şoke oldu, Elias ölmüştü, gözleri önünde can vermişti. Athena belleği aldı, ve son hızla koşmaya başladı, bir yandanda hala inanamıyordu, “ne oluyor be? neden oldu bu?” gözlerini sildi koşmaya devam etti.
Edward, ilk defa birinin ölümünü görmüştü, hemde, tanıdığı birinin, ne yapacağını hala anlayamadı, “bu bellek neydi ki? neden önemliydi,” düşünceler kafasında dönüp durdu, Elias’ın ölümü onu yıktı.
Sonunda evine girdi odasında yatağın kenarında oturuyordu. öylece yere boş gözlerle bakıyor hiç kıpırdamıyordu. Bu durumla nasıl baş edecekti? hiç bilmiyordu.
~~~~~~~~~Yeni Sürüm Aranıyor~~~~~~~~~
Yorumlar