Uzayda zaman çok net olmasa da aradan birkaç saat denilebilecek bir süre geçmişti, ve Kaptan Thorpe hala kokpitteydi. Kanuni Valero Dorbant, yolcu gemisinin ana alanında, duvara bitişik bir koltukta oturuyordu. Hemen yanındaki masaya dirseklerini dayayan yeğeninin ise kafası başka yerdeydi. Genç yargıcın pişmanlığı şimdi başlamıştı, daha önce yalnız bir kez; ayaküstü görüştükleri, güvenip güvenemeyeceklerini bilmedikleri, iki yüzlü olarak gördükleri asilzade dönmesi bir hukukçunun belirsiz çağrısına aldanarak kaçağın birini yasal olmayan yollarla serbest bıraktıktan sonra hala Henrik D’azore tarafından “korunacakları” düşüncesi Franc’a Akademi’de kurduğu uçuk kariyer hayallerini hatırlatıyordu.
“Valero Amca. Ne yaptık biz ?”
Valero yeğenine göz ucuyla, kendinden beklenmedik iğneleyici bir tonla baktı:
“Dahi planını uyguladık.”
Franc başını ellerinin arasına aldı, yıkılmış görünüyordu, her ne kadar yirm beş bin markot ödeme alıp itibarını yükselteceği bir duruşmaya katılacak olsa da:
“Biliyorum.. Biliyorum.. D’Azore’a güveniyor musun ?”
Valero derin bir iç çekti ve başını iki yana salladı:
“D’azore rejim tarafından potansiyel bir Yüksek Mahkeme temizliğine karşı son kozunu oynuyor. Muhtemelen Phason’u suçsuz bulacak ve bundan sonra muhtemelen karısı Demir Leydi Senato’da Amelric rejimine bir güvenoyu çağrısı yapacak. En azından öyle umuyorlar. Ama İmparator’un Arkasındaki Adam, hafife alınacak biri değil. Bu varsayım tamemen D’azore tarafı için işlerin mükemmel gitmesini gerektiriyor.”
Franc’ın içine ağır bir gülle çökmüş gibiydi, Kaptan Tim Thorpe’un geminin salonuna gelmesi, tüylerinin diken diken olmasına sebep oldu. Yoksa sonunda onları gemiden atacak mıydı ? Kafasında sorular rüzgarda uçuşan yapraklar gibi dolanıp duruyordu. Adam ikisinin karşısına oturup boğazını temizledi:
“Geminin motorunda en kısa tamir gerektiren bir sorun var, istasyonun mıknatısı dengesini bozmuş, ayrıca yakıt takviyesi alıp, navigasyon sistemlerinin yenilenmesi lazım. Bunun için en yakın uzay limanı Baruch’a iniş yapmam gerekecek. O yüzden oto-pilotu Baruch rotasına ayarladım. Merak etmeyin, kısa sürer”
Valero öfke ile ağzını açtı, ama yeğeninin beklediğinden daha sakin bir sesle:
“Bizi Artheus’a götüreceksin diye anlaşmıştık! Böyle giderse duruşmaya geç kalacağız.”
Thorpe ağzını büzerek küçümseyici bir bakış attı, onu neredeyse “uzay seyahati alakalı en ufak bir şey bilmeyen ihtiyarın tekisin” anlamına gelecek, bazı sözlerle yanıtladı:
“Eğer gemiyi yaptırmazsam Artheus’a vardığımızda buradaki beyaz saçlı tek kişi sen olmazsın, benden söylemesi.”
Emektar yargıç bu küstah, kendini beğenmiş pilota kırılgan insanların hayatını mahvedebilecek bir bakış atarken Franc sadece bıyık altından gülüyordu. Kaptan bir anda masadan kalkarak kokpite gitti, geri döndüğünde elinde üç kompozit metal bardak ve bir şişe yeşil sıvı getirdi. Bardakları tek tek masaya yerleştirerek her birinin içine bardağın yarısına gelecek kadar sıvıdan döktü. Bir tür içki olmalıydı ama kanun adamları gerçekten tanımadıkları bir adamdan -içecek- kabul edecek kadar acemi miydiler ? Thorpe tekrar masaya oturarak içkisinden bir yudum aldı ve yargıçlara baktı. Emektar her zamanki gibi huzursuz, genç ise her zamanki gibi şüpheci, güvensiz görünüyordu. Abanozkalp’in kaptanı kaşlarını kaldırarak:
“Terrano şarabı, hiç mi duymadınız ?”
Başlar olumsuz olarak iki yana sallandı. İkisi de bardağı kaldırarak kibarlık icabı içecekten cüzi birer yudum alınca ya da almış gibi görününce Tim geri yaslanarak açıkça sordu:
“Eee, sizi o madenden çıkmaya bu kadar iten şey neydi ?”
Valero bu soruya sessiz kalınca Franc cevap vermek zorunda kalmıştı. Sahi neydi ? Hapis ? Duruşmaya katılıp güçlenmek ? Belki de sadece Rejim’e karşı olmak ?
“Biz.. şey. Biz muhalifiz.”
Pilot kısa bir kahkahadan sonra içeceğinden bir yudum daha aldı:
“Onu anladım. Böyle yerlere atanan kanun adamlarının merkezle arasının iyi falan olduğunu düşünmezdim. Merak ettiğim şey ? Neyin peşindesiniz ? Neden Artheus’a gidiyorsunuz ?”
Franc ve Valero bu sözlere karşın birbirlerine endişeli bakışlar attılar. İkisi için de, adam en azından şimdilik zararsız olduğunu kanıtlamış ve onları aldatmamıştı. Kesin bir gösterge olmasa da, biraz dost canlısı görünüyordu. En azından onlara bu garip şarabı sunacak kadar dost canlısıydı ve bu da bir gelişme sayılabilirdi. Valero’dan sessiz bir onay alınca Franc:
“Bir duruşmaya gidiyoruz. Phineas Phason, bu ismi duymuş muydun ?”
Thorpe:
“Phason İsyanı mı ? Evet, evet. Dürüst olmak gerekirse cesur çocuklar. Onlar dağıldı diye biliyordum ama.”
Valero lafa karıştı:
“Dağıldılar, işte eğer mahkeme Phineas Phason’u suçsuz bulursa, Rejim’e büyük bir darbe inecek. Sonuçta Phason İsyanı haklı çıkmış olacak”
Tim gerçekten meraklı ve konuya ilgili görünüyordu, birkaç saniye düşündükten sonra sordu:
“İmparatorluk neden kendilerine isyan eden bir adamı suçsuz bulsun ki?”
Franc:
“Çünkü iç işlerinin dinamikleri böyle. Eğer Artheuslular daha önce kendilerine hizmet emiş olan asiyi suçsuz bulursa doğrudan hükümeti hedef alıp Amelric’i düşürebilirler. Anayasa’ya uygunluk burada çok önemli ve bu senelerdir tartışılıyor. Rejim son aylarda gemimi hukuksuz bir şekilde mühürlemek gibi bir saçmalık dahil olmak üzere çok fazla anayasa ihlali yaptı.”
Tim konudan uzaklaşarak kaşını kaldırdı:
“Anyasa, siyaseti bunlar beni sıkıyor evlat. Ama geminden bahsettin, itiraf edeyim sizden pilot çıkacağını düşünmezdim, nasıl bir şeydi ?”
Franc iltifata gülümsemişti, şimdi kendini çok daha rahat hissediyordu. Terrano şarabından daha büyük bir yudum aldı. Tatsız sayılırdı ama baharatlarla harmanlaması hoşuna gitmişti:
“Valis sınıfı, 519’ model, yüzde yüz magnezyum destekli bir şeydi. Vesper. Eğer bir gün başka bir gemiye sahip olursam ismi Vesper’in İkincisi olur. Ayrıca ben bir sene İmparatorluk Akademisinde pilotluk dersi aldım. Sonra… ufak bir pozitif kariyer değişimi oldu ama.”
Valero, Franc’a takdir dolu bir bakış attı; Tim’in ise ağzı açık kalmıştı. Maceracı pilot, henüz yeni tanıştığı bu cübbeli çocuğun uzay seyahatleriyle bu kadar yakından ilgileneceğini akıl bile edemezdi. Franc’ın omzunu sıvazladı:
“Valis’ler bana hep çok kaba gelmiştir ama seçimini anlıyorum. Akademi, şu an yaptığın şeyin pilot versiyonu olmak istiyorsan güzel bir yer. Bir devlet memuru olmak için yani. Ben mi? Ben pilotluğu eski kaptanımdan, yani büyükbabamdan öğrendim. Hala süslü akademilerden akıl hocası yolunu savunurum. Ama size baktıkça kanun adamlığında da bir akıl hocası sistemi olduğunu düşünmeye başladım.”
Valero’ya baktı ve sırıttı, yaşlı yargıç onaylayarak başını salladı.
Yorumlar