11.Bölüm “Suçlu”

3 0 19 Eylül 2024 0 Oy

Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen 🎀

Keyifli okumalar ✨

——————————————————————————–

“Alara noldu? “Alara’yı çıkardım karavandan. Kollarından tutmuş sarsıyordum kendine gelmesi için ancak konuşamıyor ağlıyordu. Bırakıp Demirin ardından karavana daldım. Kerem yüzüstü yerde yatıyordu. Çıplak gövdesi ve elleri de kafasından oluk oluk akan kana bulanmıştı.. Kafasına vurduğunu düşündüğüm kanlı bir dekoratif taş parçası vardı. Dağılmış yatağın yanındaki komidinin üzerinde taşı sergileyen ayaklar kalmıştı.

Düşerken kanlı elleriyle masaya tutunmaya çalışmış ancak bilincini açık tutmayı başaramamıştı Kerem. Mutfak avuçlarını kaplamış kanla sıvanmıştı.

Bunu Alara yapmıştı. Karavandaki ağır kan kokusu midemi bulandırıyordu. Sadece benim değil Demirinkini de bulandırmış olmalıydı ki Kerem’e bakamıyor ve derin nefesler alıp veriyordu.

“Demir.. Çıkalım. “Kolundan çekiştiriyordum ancak benimle gelmiyordu.

“Demir.. “Kafamı önüne eğip yüzüne baktığımda kızarmış gözler gördüm. Hemen gözlerini kapatıp kafasını çevirdi.

“Beni kan tutuyor da.. Çık sen, Alaranın temizlenmesine yardım et. Ben gelene kadar tuvaletten çıkmayın. “Demirin dediklerini yaptım. Ellerim titriyordu. Korkuyordum. Ölüden mi, kıpkırmızı gözlerden mi emin değildim ama korkuyordum. Dağılamazdım. Alarayı toparlamalıydım. Titreye titreye de olsa onu sarmalayıp tuvalete götürdüm.

“Yüzünü silelim.. “Gördüklerim gözümün önünden gitmiyordu. Koku burnumdan silinmeyecek gibiydi.

“Mira.. “Alara güçlükle kusmuğunu tuvalete yetiştirdi. Saçlarını tuttum. Yer tuvaletiydi ve çömelip içinde ne varsa çıkardı. Ağlamaya devam etti.

“Ambulans.. çağırdık mı? “

“Demir ilgileniyor. “diyebildim. Bence çoktan ölmüştü Kerem. Neden ona bunu yapmıştı bilmiyordum ama.. Kerem’in suçlu olduğuna emindim. Alara böyle bir şey yapmazdı. Yapamazdı. Zorunda kalmış olmalıydı.

Ağlamayı kesip sessizce tuvaletin başında oturmaya başladı Alara. Kapı tıklatıldı.

“Mira. “Demirdi. Kapıyı açtım.

“Karavanı kilitledim. Çok fazla set çalışanı kalmadı. Onlar da çıkınca halledeceğim ama o zamana kadar beni arabada beklemenize ihtiyacım var. “Gözleri kanlı değildi. Düzelmişti.

“Ambulans çağırdın.. değil mi? “dedi Alara. Demir bana baktı. Gözlerindeki çaresizliği hissedebiliyordum. Tekrar Alaraya baktı.

“Nabız almadım Alara. “Ölmüştü. Alara öldürmüştü onu. Ağlamaya başladı. Kendine vuruyordu. Ellerini tutup engellemeye çalışıyordum.

“Kıyafetinde kanlar var. Enesle Melisa görecek. Halini de görecekler.. “Kimse görmemeliydi. Ne yapacaktık?

“Görsünler. Katilim ben. Polisi çağırmanız gerekiyor. “Kendini savurup duruyor, zarar vermeye çalışıyordu ve tutmakta zorlanıyordum. Demir içeri girdi.

“Alara. “Sakinleştirmeye çalışıyordu.

“Alara. Alara! Zorunda kalmasan ona vurur muydun? “Kafasını sağa sola salladı.

“Öyleyse, ben halledeceğim. Polis falan çağırmayacağız. Sen iyi olacaksın. Şimdi sakin ol. “Sakinleşti. Bıraktı Demir.

“Çıkarabildiğin kadar çıkar lekeleri. Geliyorum hemen. “

“Kalk hadi Alara. “Kalktı. Ağlamayı da kesmişti. Sakindi. Mendil ıslatıp ıslatıp kurumuş kanı çıkarmaya uğraşıyorduk. Gömleğindekiler belli belirsiz bir hal almıştı ancak.. kotunda kan mı diye sorgulatacak koyu kahve izler vardı.

“Bunu bulabildim. “Sweatshirt getirmişti.

“Kerem’in. Hediye etti deriz. Ayrıca seni de reddetti. Böyle söyleyin. “Alara büyük soğukkanlılıkla Kerem’in sweatshirt’ünü gömleğinin üstüne geçirdi. Yüzünü yıkadı. Kızarıklığın dağılmasını bekledik.

“Toparlanınca arabaya gidin. “Gitti Demir. Soğukkanlılığı beni şaşırtmış ve korkutmuştu. Bir ceset saklayacaktı ve bu konuda oldukça profesyonel davranıyordu.

Kendi kendime yeniden farkındalık kazanıyordum. Alara birini öldürmüştü. Demir ise cesedi saklayacaktı. Alara toparlandığında gidip arabaya oturduk. Bir süre sonra gruba mesaj attım gelmeleri için.

“Bir güle güle deseydik Kerem’e? Öylece çıkacak mıyız? “dedi Melisa gelirken.

“Kerem çıktı. Otele geçmesi gerekiyormuş. “dedim. Ne hızlı yalan uydurmuştum. Sadece ‘Kerem çıktı’ desem de olurdu. Detay vermeye gerek var mıydı emin olamadım.

“Hadi ya.. “dedi Melisa arabaya binerken. Enes de ön koltuğa attı kendini.

“Demir nerede? Çıkmıyor muyuz? “

“Lavabodaydı. Gelir birazdan. “

“Alara bacağına noldu? Kanamış. “Kanayan Alara’nın bacağı değildi. Görmediğimiz bir lekeydi sadece.

“Bende yara bandı olacaktı.. “İyi ki vardı yanımda. Çok mutlu olmuştum o tek yara bandını bulduğuma. Kurumuş kanı silmeyi teklif etmişti Melisa ama onu dinlemeden bandı yapıştırdım üzerine.

“Teşekkürler Mira. “Buruktu sesi.

“Alara noldu? Başaramadın galiba. “Gülüyordu Enes. Alara cevap vermedi.

“Köle adını ne koysam.. Karabaş. Yok Aliş. Yok bunlar olmadı. “Düşünüyordu.

“Demir nerede kaldı ya? “Çok zaman almıştı dönmesi.. Haklı olarak.

“Alara üzerindeki kimin? Gelirken giydiğini hatırlamıyorum. “Alara üzerindekini inceledi sanki giydiğini unutmuş gibi.

“Hatıra olarak verdi.. Kerem. “Adını söylemekte zorlanmıştı.

“Geliyor. Sonunda. “dedi Melisa. Demir arabaya bindiğinde.

“Kabız mı oldun neredesin? Hediye bıraktın setin tuvaletine heralde? “dedi Enes. Güldü Demir. Beklediğimden daha doğal bir şekilde.

“Hemen kaçmamız lazım buradan. Settekiler tuvaleti bana temizletmeden. “dedi ve yola koyulduk. Melisa uyuyakalmıştı. Her viraja girdiğimizde kafası sağa sola sallanıyordu. Alara sessizce yolu izliyordu. Demirle dikiz aynasından arada bakışıyor başımıza gelen şeyin kritiğini yapıyorduk resmen. Kerem’in cansız bedeni gözümün önünden gitmiyordu. Şimdi ne olacaktı? Yokluğu hemen belli olacaktı. O zaman ne yapacaktık? En son da biz görüştük. İlk nerede olduğu sorulacak olan bizlerdik. Alara’ya ne olduğunu sormak istiyordum ancak.. tahmin de edebiliyordum. Tahminim beni korkuttuğu için öğrenmek istemiyordum aynı zamanda.

Demir herkesi evine bıraktı. Ben ve Alara kalmıştık. Alara’nın evinin önündeydik. Durduk. Sessizdik. Demir elindeki telefondan sette grupça çekildiğimiz fotoğraflara bakıyordu. Bunları ne zaman cektiğimizi bile hatırlayamıyordum. Birkaç tane seçip gruba attı. Alev emojisi koydu altına. Fotoğraflardan bazılarında Kerem de vardı. Alara tepkisizce bakıyordu fotoğraflara.

“Telefonunu ver Alara. “dedi Demir. Alıp bir şeyler yazdı.

“Senin yazacağın bir şey gibi mi? “dedi gösterip. Birkaç emoji eklemesine yardım ettim. Alara’yı neşesi yerine gelmiş göstermek için çabalıyordu. Gönderdi mesajı. Enes de karşılık verdi şen şakrak bir şekilde.

“Kimseye anlatma Alara. Dinlen. Kendine gel. Yarın uğrayacağım yanına konuşmak için. “Tepkisizce birbirlerine bakıyorlardı. Alara bir şey söylemeden indi. Müge teyze sürekli şehir dışında çalıştığından evde olduğu her gün Alara’yı eve beklerdi yoksa onu alıp götürürdüm. Tek kalmasına izin vermezdim.

“Geldik. “dedi Demir. Evime bakıyordum. Farklı biri gibi hissediyordum. Sabah çıkan kız gibi değildim. Hareket edemiyordum. Kapıya açamıyordum. Hissiz gibi. Uyuşmuş gibi. Sadece evime bakıyordum. Ben de bir suça yardım etmiştim. En azından örtülmesine. Suçluluk duygusunda eşiği kırmıştım. Dolayısıyla artık hissetmiyordum. Televizyon programlarında yaptığı berbat şeyi çarpık bir inançla savunabilen insanları anlıyordum. Haketmişti. Emindim hakettiğine. Emindim ben de aynısını yapardım. Alara’yı suçlayamazdım. Kimseyi suçlayamazdım. Seri katil soğukkanlılığıyla bize yardım eden Demiri de suçlayamazdım. Alara, hapse giremezdi.

İşte bu pişkinlik iliklerime kadar işlemişti. Böyle hissetmemeliydim. Polisi aramalıydım, teslim olmalıydık ama yapmayacaktık.

“Mira. “

“Hm? “

“Sen bir şey yapmadın. Neyi düşünüyorsun kara kara? “Konuşamıyordum. Avuçlarıma bakıyordum.

“Mira. “Derince nefes verdi Demir. Bakışları deliyordu beni. Gözlerimi kaçırıyordum ondan. Arabadan indi ve yolcu koltuğunda yanıma oturdu. Sessizce duruyordu.

“Senin biliyor olmana gerek yok. Yarın Alara’yla da konuşacağım. “Duraksadı. Tepki bekliyordu ancak ne tepki vereceğimi bilemiyordum.

“Alara yaptı, ben duydum ve yardım ettim. Hepsi bu kadar.. tabii yakalanırsak ki böyle bir şey olmayacak. “

“Suçluluk hissetmiyor musun? “

“Alara kendini korudu. Suçluluk duyacak bir şey olduğunu sanmıyorum. “Umrunda değildi. Anlayabiliyordum bunu.

“Beni korkutuyorsun. “Başını salladı.

“Anlıyorum. “Bir süre sessizce bakıştık. Arabadan indim.

“Mira. “Durdum.

“Çantanı unuttun. “Çantamı aldım çekiştiriyordum ancak vermiyordu bana.

“Bugün güzel bir gündü. Eğlendin. Kötü bir şey yaşanmadı. Gülümse. “Gülümsedi. Yutkundum. Gülümsememi görmeden beni bırakmayacaktı. Buruk bir gülümseme yayıldı yüzüme.

“Mira! “Annem kapıya çıkmıştı. El sallıyordu bize. Demir geri el salladı çantamı bırakıp.

“İyi akşamlar Zeynep teyze. “

“Demir gidiyor musun? İstersen yemeğe kal. “

“Teşekkür ederim. Yorgunum eve geçeyim. Başka bir akşama. “

“İnşallah canım. İyi akşamlar. “

Eve girdim. Annemin sorularını kibarca yanıtlayıp odama çekildim. Uykuya dalana kadar gözyaşlarım dinmedi.

***

3 gün geçmişti. Meğer Melisa Kerem’den telefon numarasını almıştı. Ona mesaj atmış, kendisine verdiği cevabı gösteriyordu bize. Özellikle de Alara’ya. Hava atarmış gibi. Alara cevap vermemeye çalışıyordu. Kerem hakkında hiç konuşmuyorduk ancak Melisa sürekli konuyu açıyordu. Ona cevapları Demir’in yazdığını bilse nasıl hissederdi acaba? Günlerdir Demir Kerem adına gelen mesajlara cevap veriyordu. Hatta İzmirde bir hikaye bile paylaşmıştı. Alara’nın halasının durmadan aramasından ve işe dönmesi için mesajlar atıp durmasından bahsediyordu bana. Bir süre sonra telefonu kontrol etmeyi bırakıp denize fırlatacağını söylemişti.

“Niye cevap vermiyorsun Alara? Beni tercih etmesi dokundu mu? ”Alara ilk defa tepki gösterip Melisaya saldırmıştı. Melisanın sandalyesini devirmesiyle kantinde gürültü kopması bir oldu. Biz ayırmaya çalıştıkça insanlar Alara’yı yüreklendiriyordu. Rabia ve Melisanın keyifle izlediğini üstüne Melisaya tezahürat ettiğini gördüğümde nasıl biriyle arkadaş olduğumuzu biraz daha iyi anladım.

“Yeter! ”Demir ayırdı onları. Alarayı alıp uzaklaştı.

“Kıskanç. ”dedi Melisa.

“Arkadaşının hoşlandığı birine de yazmazsın. ”Ağzımdan çıkıvermişti. Kalabalık benim adıma tezahürat ediyordu şimdi de. Enes beni bahçeye çıkardı.

“Bu kız her zaman böyle miydi? ”diyordum.

“Değişti. Rabiaları gördün mü? ”dedi beni dürtüp kantini işaret ederek. Melisanın yanına oturmuşlardı. Ürperti geçti üzerimden.

“Onlara benziyor. ”dedi Enes.

“Mira? ”

“Tolga. ”Sarıldım.

“Kantinde noldu? ”

“Kavga ettik. ”

“Sen mi? Kimle? ”

“Melisa, Alara ve ben. ”

“Niye? ”Bir şey diyemedim.

“Melisa.. yanlış bir şey yaptı Alara’ya. Şimdi de cadılarla konuşuyor. Görmek istemiyorum artık onu. ”Geri sarıldı bana.

“Anladım. Umarım bir yolunu bulursunuz. ”

***

Sınıftaydık. Melisa yerini değiştirmişti. Bu sene geçiş yapanlardan sessiz bir kız gelip oturmuştu Enesin yanına. Aslı. Bizle de pek konuşmuyordu ancak arada Enesin soğuk esprilerine ya da hal ve hareketlerine güler gibi olduğunu duyuyordum.

“Haftaya yazılı sınavlardan sonra iki deneme sınavı olacak. Bu sene şimdiye kadar işlediğimiz konulardan olacak sorular. Deneme sıralamanıza göre not yükseltmede insiyatif kullanacağız. O yüzden eksiklerinizi yazılıya hazırlanırken gidermenizi tavsiye ederim. Denemeye de faydası olacaktır. Bu günlük bu kadar. Çıkabilirsiniz. ”Son dersin matematik olması talihsizlikti, 3 aydır iyi dayanmıştık. Kendimi yerimden kaldıramıyordum. Alara da kalkmaya yeltenmiyor gibiydi.

“Kızlar burada mı kalacaksınız? ”Enes nasıl bu kadar hızlı kaynaştıysa Aslıyla bekliyordu başımızda. Melisa geçti önümüzden. Bize bakmadan. Kapıda Yaseminle buluşup gittiklerini gördüm. Dedikodunun kokusunu alıyorlardı tabii. Alara başını kaldırmamıştı iyi ki masadan. Görmesini istemezdim.

“Midemi bulandırıyor. ”

“Kendi tercihi. Boşverin. Sizi Aslıyla tanıştırayım. Aslı, Mira ve Alara’yla tanış. Her zaman ölü gibi değillerdir. Sadece bugün.. arkadaş ayrılığı yaşadık. ”Tokalaştık Aslıyla. Elimi öyle bir kavradı ki, sıksa kırabilirmiş gibi korktum kızdan. Ne güçlüydü. Kendisi sıska olmasa da pek yapılı da görünmemişti gözüme.

“Memnun oldum Aslı. Pek konuşmaya fırsatımız olmadı geldiğinden beri. Nasıl gidiyor? Memnun musun okuldan? “

“Sevmeye başladım. “dedi. Enesle bakıştık.

“Alara iyi mi? “diye sordu Aslı başıyla hala masadan kalkmamış olan Alara’yı işaret ederek.

“Melisayla tartıştılar. Sinirli biraz. “dedim hafifçe Alara’yı dürterken. Alara kalktı. Bir süre tepkisizce duvarı izledi. Eşyalarını toplamasına yardım ediyordum. Enes askıdaki ceketini getirdi ve Alara’yı kaldırıp zorla giydirdi.

“101’e gidelim mi? İster misin Alara? “dedi Enes.

“Yok eve geçmek istiyorum. “dedi Alara.

“Ne kadar çok seviyormuşsun Melisayı. Kızlar ben bu kadar sevmiyorum sizi ha haberiniz olsun. “Gülüyordu Enes.

“Melisayı çook sevdiğim falan yok. “dedi Alara.

“Kerem için mi üzülüyorsun? Boşver be kızım. ”

“Hayır. ”dedi sadece Alara güçlükle.

“Neye üzgünsün öyleyse? “Kerem’i öldürdüğüneydi ancak Enes bunu asla bilemezdi.

“Sen Kerem’den gerçekten hoşlanıyor muydun? “diye sordu Enes biraz ciddi bir ifadeyle. Alara cevap vermedi ve sınıftan çıktı. Biz de ardı sıra çıktık.

“Yoksa sözünden caymaya mı çalışıyorsun? “diye seslendi ardından.

***

Ders çalışmalıydım.. Ders. İmdat diye haykırmak geliyordu içimden. 3 saattir masadaydım ve aynı konuyu 2 kere okumak zorunda kalmıştım. Neyse ki bir yerlere varıyordum, yani soruları çözebilmeye başlamıştım ki yine boyun ağrım dayanılmaz hale geldiğinde bırakmak zorunda kaldım. Masa başında oturup durmak için yaratılmamıştım. Saat 11di. Bir saat daha soru çözüp uyuyabilirdim o yüzden biraz dinlenip devam etmeye karar verdim. Gece lambamı yakıp kendimi yatağa fırlattım. Derin bir nefes alıp verdim gözlerimi dinlendirdiğim esnada.

Uyandığımda üzerime yatağımın kenarındaki battaniye örtülmüştü. Annem bakmaya gelmiş olmalıydı. Lambam da açık değildi. Uyuyakalmıştım. Hemen telefonumdan saati kontrol ettim. Sabahın 5’iydi.. Ezan okunacaktı neredeyse. Penceremin önünde bir tıkırtı duyunca irkildim. Kalkıp sessizce yatağıma oturdum. Sanırım odama mutfaktaki oklavalardan birini koysam iyi olurdu. Perdemi aralayıp bakmak istiyordum ancak korkuyordum. Duvardaki süse tırmanan biri vardı, sesler buna emin olmamı sağladı. Duvar süsleri Tolgayla benim odamın arasındaydı ve benim penceremi zorlamadığına göre Tolganin odasına girmeye çalışacaktı. Hırsız olabilir miydi? Tolganın odasına girdiğim gibi ışığı açtım ancak yatak boştu ve pencere açıktı…Sessiz bir çığlık ve kalbin teklemesinin ardından hırsızın Tolganın kendisi olduğunu farkettim..

“Mira? “Konuşamamıştım. Sandalyesine oturup sakinleşmeye çalıştım.

“Ödüm patladı Tolga. Hırsız sandım seni ya. “dedim.

“Kusura bakma. Su ister misin? “Çalışma masasındaki sürahiyi devirip bir bardak su doldurdu benim için.

“Nereden geliyorsun sabahın bu vaktinde? Buğrayla mıydınız? “

“Yok Buğrayla değildik. “

“Neden kapıdan girip çıkmadın öyleyse? “dediğimde duraksadı.

“Anlamadım. Neden Buğrayla görüşmek için evden gizlice çıkmam gerekiyor? “

“Annem pek sevmiyor ya.. neyse konumuz bu değil. Sen neden böyle girdin eve? “Sessiz kaldı. Gözüme çarpan detayın üzerine gitmeye karar verdim.

“Cebinde ne var? “Girerken beni görünce aceleyle bir şeyleri cebine tıktığı gözümden kaçmamıştı.

“Bir şey yok. “

“Sigara mi içiyorsun yoksa? “

“Hayır Mira. Çıkar mısın odamdan? Yorgunum uyuyacağım. “dedi deri ceketini çıkarırken.

“İyi peki.. “küçük adımlarla kapıya yaklaşıyordum ancak gözüm ceketindeydi. Pjamasını bulmak için dolabı kurcalarken ceketini kaptığım gibi cebini boşalttım. Küçük haplar yere döküldü. Ceketi kenara fırlattım ve hapları topladım. Tolga sessizce izliyordu.

“Bunlar ne? “Cevap vermedi.

“Bunlar ne Tolga? “Tek avucuma sığdırdığım hapları suratına sallıyordum. Yüz kaslarım çok gerilmişti. Korkuyordum.

“Tolga iyi olman için ne kadar dua ettim. Şimdi kendi başına bela mi sarıyorsun? “

“Öyle bir şey değil Mira. “

“Nasıl bir şey? “

“Uyuşturucu değiller. “

“Ne o zaman? “Susuyordu. Nefret ediyordum susan insanlardan.

“Anneme sorayım ne olduklarını. “Blöf yapıyordum.

“Şaka gibi ya. Birdiniz iki oldunuz. “İki mi olmuştuk?

“Bir kim? “Ellerini beline atmış bir bana bir haplara bakıyordu.

“Yanıklar canımı yaktığında iyi geliyorlar. Demir vermişti. Düşündüğün gibi bir şey değil yani ama tamam. İçmeyeceğim. Sende kalsın. Benim de içesim yoktu zaten. “Pjamasını aramaya devam etti.

“Çıkar mısın uyumam lazım. “Başka bir şey söylemeyecekti. Odama döndüm. Çok fazla şey yaşanıyordu ve bunun hesabını Demirden daha sonra soracaktım. Hapları dolabımın ücra bir köşesine koyup tekrar uykuya daldım.

***

“Hocam eşine çok aşık olduğundan öldüğünde yazdığını söylediniz ama hemen ardından evlenmiş. Bu nasıl aşk? Sizce de biraz tartışmalı değil mi? “Onaylayan sesler çıkıyordu. Ben de katılıyordum açıkçası.

“Hocam hem de Fatma Hanım’ın cenazesinde tanıştığı bir kadınla evlenmiş. “diye ekledi başka bir ses.

“Çocuklar uğultuyu keselim. Evet, magazinsel bir hayatı varmış ancak yaşananlarla değil, eserinin kalitesi ve okuyucuya hissettirdiği duygularla ilgileniyoruz. Yazarın biraz kadınlara düşkün.. “Gülüşmeler oldu. Hoca sesini yükselterek devam etti.

“.. . olması ilk eşi Fatıma’nın ardından üzülmediği anlamına gelmiyor ki gördüğümüz gibi eser bize hislerini başarılı bir şekilde aktarıyor. “Sınıf pek tatmin olmamış ve yazarın etik değerlerinden hoşlanmamıştı. Ben de öyle.

“Tekrar okuyalım. Enes okur musun? “

“Hocam ben okumasam.. “

“Gönüllü var mı? “diye sordu Nurgül hoca. Kimseden çıt çıkmıyordu. Biri el kaldırdı.

“Evet Burcu. Okuyabilirsin. “

“Yok hocam okumak için değil de…Bir de Fatıma hanım 13 yaşındayken evlenmişler. Çocuk gelin resmen. Kadına sorsak belki nefret ediyor. “Nurgül hoca gözlerini devirdi. Burcunun yanına gidip masanın altına sokuşturduğu telefonunu aldı.

“Laubalilik yapmak için kullanıyorsunuz şu telefonu. Okul çıkışında alırsın benden. Evet Enes, dinliyorum. “Yazarı günümüzün değerleriyle yargılıyorduk. Ne kadar doğruydu bilmiyordum ancak geçmişteki kültür beni ve sınıf arkadaşlarımı rahatsız ediyordu belli ki. Artık insanların farklı bakıyor olması beni mutlu ediyordu.

“Eyvah! “Bağırıyordu Enes. Gülüştük.

“Bağırmadan Enes. “dedi Nurgül hoca.

“Hocam ünlem.. “

“Bağırma, vurgula. Devam edelim. “

“Ne yer, ne yar kaldı, Gönlüm.. ah”Kendi tepkilerini ekliyordu Enes. Bir ağıtı komediye çevirmişti.

“Enes. “Uyarıyordu tonlamasıyla Nurgül hoca. Ardından Enes toparladı ve derse sakince devam ettik.

“Nerde arayım o dilrubâyı? “Enes hatrında kalan kısımları kantine yürürken koridorlarda yüksek perdeden okumaya devam ediyordu.

“Kimden sorayım o bi-nevâyı? “dediğinde Aslı ağzını kapattı Enesin.

“Ben gittim, o hâksar kaldı,

Bir gûşede târmâr kaldı”Ardımızdan Demir farklı bir bentten okumaya başlamıştı.

“Hâksar, gûşe, târmâr.. Ne anlama geldiklerini hala anlamış değilim ve sen hala hatırlıyorsun bu şiiri. Ne anlattığını da açıklar mısın? “Dedim Demire yanıma geldiğinde.

“Ben gittim, o toprak içinde bir köşede perişan kaldı. “Ürperdim. Gözümün içine baktı Demir endişeli endişeli. Bir anlığına her şeyi unuttuğum için içimde çırpınan bahar kelebeklerinin kayboluşunu gözlerimden anlayabiliyor olmalıydı. Alara’ya bakındı.

“Dilrubâm, bînevâm. “Enes Aslıya diyordu. Ne ara bu kadar kaynaşmışlardı? Sevgililer miydi? Enes garip bakışlarımı yakalayınca muzip muzip gülümsedi. Aslı ise tepkisizdi.

“Abi peki, bi-nevâ ne demek oluyor? “Saydığı sıfatların ne anlama geldiğini bile bilmiyordu Enes.. “Şanssız, nasipsiz.. gibi. “dedi Demir keyfi kaçmış bir tonda. Sırıtmakla yetindi. Gözlerini Alara’dan alamıyordu. Günlerdir okula gelip gidiyor ancak hiç konuşmuyordu Alara.

“Sadece dilrubâm. “

“Sus artık Enes. “dedi Aslı Enes’in yanağını ittirip.

Kantinde boş masa bulmak zor olmuştu ancak sonunda bir yere yerleştik.

“Enes bir sandalye daha bulsana. “dedim. Bir kişi ayakta kalıyordu.

“Gerek yok Enes otur. Maça az kaldı ben ayrılırım birazdan. “dedi Demir ve Alara’ya bir şeyler fısıldayıp yanımızdan götürdü.

“Siz ikiniz.. sevgili misiniz? “dedim merakla.

“Evet. “dedi Enes.

“Hayır. “dedi Aslı.

“Anladım. “Kıkırdadım ve cüzdanımı yanıma alıp yiyecek almaya gittim.

Spor salonundaki uğultu başımı ağrıtıyordu. Alaraya sarıldım ancak kendini geri çekti.

“Bak bak bak şuna. Açık faul! .. tabi Demir tabi. “Demire olan hıncından krakerini kıtlata kıtlata yiyordu Ilgaz. Demir kendini savunmaya çalışınca, Ilgaz daha çok söyleniyor ve bileniyordu.

“Ben orada olacaktım, bana yapacaktın o faulü. “diye devam etti sözlerine.

Düdük çaldı ve maç durdu. Demir umursamaz bir tavırla sahada geziniyor ve bekliyordu. Faul yaptığı kişi ise ısrarla hakeme bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

“Oğlum bir dur! “diye bağırdı müdür bey görüş alanımıza girdiği sırada. İkinci kez düdük çalmasının sebebi maç değildi. Müdür durdurmuştu. Ardında iki polis memuru vardı. Müdür bey tribünlere döndü ve bağırmaya başladı.

“Maç ertelendi çocuklar. Sahayı boşaltalım. “Oluyordu. Anlamışlardı bizim yaptığımızı. Hapse girecektik. 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla