2. Vaka Nedir?

31 0 10 Eylül 2024

Bayan  Morstan  kararlı  adımlarla  ve  soğukkanlı  bir  görünümle  odaya girdi. Sarışın, ufak tefek, eldivenli ve çok şık giyimli bir genç hanımdı. Öte yandan, kıyafetindeki sadelik ve gösterişsizlik maddi olanaklarının sınırlı olduğunu gösteriyordu. Üzerinde beje çalan koyu gri, hiçbir süsü olmayan bir giysi, başında da aynı kasvetli renkte, yalnızca yanındaki beyaz tüyle iç açıcılık kazanan, kenarsız bir şapka vardı. Ne yüz hatları çok düzgündü, ne de teninde olağanüstü bir güzellik vardı, ama ifadesi tatlı ve sevimliydi, kocaman  mavi  gözleri  derin  ve  cana  yakın  bir  ifadeyle  bakıyordu. Kadınlarla ilgili deneyimlerimin pek çok ulusu ve üç kıtayı kapsamasına karşın, şimdiye dek hiç bu kadar kibar ve duyarlı bir kişilik vaat eden bir yüze  rastlamamıştım.  Sherlock  Holmes’un  kendisi  için  çektiği  koltuğa otururken, dudaklarının ve ellerinin titrediği ve içindeki yoğun heyecanın her türlü belirtisini gösterdiği gözümden kaçmadı. 

“Bay Holmes,” dedi, “size gelmemin nedeni bir zamanlar işverenim olan Bayan  Cecil  Forrester’ın  evindeki  küçük  bir  sorunu  çözmesi  için  ona yardım etmiş olmanız. Kibarlığınız ve becerileriniz onu çok etkilemiş.” 

“Bayan  Cecil  Forrester,”  diye  tekrarladı  Holmes  düşünceli  bir  tavırla. “Sanırım  kendisine  ufak  bir  hizmetim  dokunmuştu.  Ama  hatırladığım kadarıyla çok basit bir vakaydı bu.” 

“Kendisi öyle düşünmemiş. Ama en azından benim vakam için aynı şeyi söyleyemezsiniz.  Başıma  gelen  bu  durumdan  daha  tuhaf,  daha  akıl  sır ermez bir durum düşünemiyorum.” 

Holmes ellerini ovuşturdu, gözleri parladı. Bir atmacayı andıran düzgün yüz hatlarında yoğun bir dikkat ifadesiyle koltuğunda öne doğru eğildi. 

“Durumunuzu anlatın,” dedi iş konuşurkenki canlı ses tonuyla. 

Kendimi orada rahatsız bir konumda hissettim. 

“Ben çekileyim, izninizle,” dedim ayağa kalkarak. 

Genç  hanım  beni  durdurmak  için  eldivenli  elini  havaya  kaldırınca şaşırdım.“Eğer arkadaşınız,” dedi, “burada kalma nezaketini gösterirse, bana çok büyük bir yardımda bulunmuş olabilir.” 

Yeniden koltuğa oturdum. 

“Kısacası,”  diye  konuşmasını  sürdürdü,  “size  olayı  anlatayım.  Babam Hindistan’daki bir alayda görevli bir subaydı ve çocukluğumda beni ülkeme gönderdi.  Annem  ölmüştü  ve  İngiltere’de  hiçbir  akrabam  yoktu.  Gel gelelim Edinburgh’da rahat bir pansiyona yerleştirildim ve on yedi yaşıma gelinceye kadar orada kaldım. 1878 yılında, o sırada görevli olduğu alayda kıdemli yüzbaşı olan babam on iki aylık bir izin aldı ve ülkesine geri döndü. Londra’dan  bana  çektiği  telgrafta  sağ  salim  vardığını  ve  adresi  olarak bildirdiği  Langham  Oteli’ne  gitmemi  yazmıştı.  Hatırladığım  kadarıyla üslubu sevecen ve sevgi doluydu. Londra’ya varınca bir arabayla Langham Oteli’ne gittim ve bana Yüzbaşı Morstan’ın orada kaldığı, ama bir gece önce  dışarıya  çıkıp  henüz  dönmediği  bilgisi  verildi.  Bütün  gün  orada bekledimse  de  ondan  hiçbir  haber  alamadım.  O  gece  otel  müdürünün tavsiyesi üzerine polise başvurdum ve ertesi sabah bütün gazetelere ilan verdik. Araştırmalarımız hiçbir sonuç vermedi, o günden bu yana talihsiz babamdan  hiç  haber  alınamadı.  Biraz  huzur  bulmak,  biraz  rahatlamak umuduyla ülkesine dönmüş, oysa onun yerine… 

Elini boğazına götürdü ve boğulurcasına bir hıçkırık yüzünden cümlesini tamamlayamadı. 

“Hangi tarihte?” diye sordu Holmes, defterini açarak. 

“Babam 1878’de, Aralık ayının üçünde –yaklaşık on yıl önce– ortadan kayboldu.” 

“Bavulu ne oldu?” 

“Otelde  kaldı.  İçinde  ipucu  sayılacak  hiçbir  şey  yoktu…  birkaç  giysi, birkaç  kitap  ve  Andaman  Adaları’ndan  getirdiği  bir  sürü  hatıra  eşyası. Oradaki gardiyanların başında bulunan subaylardan biriydi.” 

“Orada hiç arkadaşı var mıydı?” 

“Yalnızca birini tanıyorduk… kendisinin görevli olduğu Otuz Dördüncü Piyade Taburu’ndan Binbaşı Sholto. Binbaşı kısa bir süre önce emekliyeayrılmıştı ve Yukarı Norwood’da oturuyordu. Onunla temasa geçtik elbette, ama subay arkadaşının İngiltere’ye geldiğini bile bilmiyordu.” 

“Tuhaf bir vaka,” yorumunda bulundu Holmes. 

“Size en tuhaf yanını daha anlatmadım. Aşağı yukarı altı yıl önce –tam olarak  4  Mayıs  1882’de–  Times’da  yayınlanan  bir  ilanda  Bayan  Mary Morstan’ın adresi soruluyor ve ilana cevap vermesinin kendi lehine olacağı yazıyordu. İlanda hiçbir ad ya da adres yoktu. Ben o sırada mürebbiye olarak Bayan Cecil Forrester’ın ailesinin yanındaydım. Onun tavsiyesiyle ilan sütununda adresimi yayınladım. Aynı gün postayla üzerinde adım yazılı küçük bir karton kutu geldi, içinden de çok büyük ve parlak bir inci çıktı. Kutuya hiçbir mektup koyulmamıştı. O günden beri her yıl aynı tarihte, hep içinde benzer bir inci bulunan, kimin gönderdiği belli olmayan bir kutu geliyor. Bir uzman bunların ender görülen çeşitte ve epeyce değerli inciler olduğunu söyledi. Ne kadar güzel olduklarını kendi gözlerinizle görün.” 

Konuşurken yassı bir kutuyu açıp bana hayatımda gördüğüm en güzel altı inciyi gösterdi. 

“Anlattıklarınız çok ilginç,” dedi Sherlock Holmes. “Başka bir olay oldu mu?” 

“Evet, hem de daha bugün. Bu yüzden size geldim. Bu sabah bu mektubu aldım, isterseniz kendiniz okuyun.” 

“Teşekkür ederim,” dedi Holmes. “Zarfı da verin lütfen. Londra, S.W. damgalı. Tarih, 7 Temmuz. Hımm! Köşesinde bir başparmak izi var… büyük olasılıkla postacınınki. En pahalı kâğıttan. Paketi altı penilik zarflardan. Adam  kırtasiyeye  meraklıymış.  Hiç  adres  yok.  ‘Bu  akşam  saat  yedide Lyceum  Tiyatrosu’nun  önündeki  soldan  üçüncü  sütunun  oraya  gelin. Kendinizi güvende hissetmezseniz, iki dostunuzu da birlikte getirin. Siz haksızlığa uğramış bir kadınsınız ve hakkınızı alacaksınız. Polis getirmeyin. Getirirseniz,   her   şey   boşuna   olur.   Tanımadığınız   bir   dostunuz.’   Bu gerçekten  de  esrarlı  bir  durum!  Ne  yapmayı  düşünüyorsunuz  Bayan Morstan?” 

“Ben de size bunu soruyorum.”“Şu halde mutlaka oraya gitmeliyiz… siz, ben ve… evet, Dr. Watson tam aradığımız adam. Mektubu yazan iki dost getirin demiş. Kendisiyle daha önce de birlikte çalışmıştık.” 

“Eğer bir yardımım dokunabilecekse,” dedim hararetle, “bundan büyük bir gurur ve mutluluk duyarım.” 

“İkiniz de çok naziksiniz,” diye cevap verdi Bayan Morstan. “Ben içime kapanık bir yaşam sürdüm ve yardımını rica edebileceğim hiçbir arkadaşım yok. Saat altıda buraya gelmem uygun olur sanırım?” 

“Altıyı geçirmeyin,” dedi Holmes. “Ama bir başka husus daha var. Bu el yazısıyla, inci kutusunun üzerindeki aynı mı?” 

“Hepsi  burada,”  dedi  Bayan  Morstan,  çantasından  yarım  düzine  kâğıt parçası çıkararak. 

“Siz  gerçekten  örnek  bir  müşterisiniz.  Sezgileriniz  doğru.  Şimdi  bir bakalım.” Kâğıtları masanın üzerine yayıp gözleriyle hepsini birer birer taradı. “Mektup dışında hepsi de el yazısı değiştirilerek yazılmış,” dedi çok geçmeden, “ama aynı elden çıktıkları su götürmez. Yunanca ‘e’ harfinin nasıl da değişmeden yazıldığını ve sondaki ‘s’ harfinin kıvrımını görüyor musunuz? Kuşkusuz aynı kişi yazmış bunları. Sizi boşuna umutlandırmak istemem  Bayan  Morstan,  ama  bu  el  yazısıyla  babanızınki  arasında  bir benzerlik var mı?” 

“Hiçbir benzerlik yok.” 

“Böyle  demenizi  bekliyordum.  Şu  halde  sizi  saat  altıda  bekleyeceğiz. Lütfen bu kâğıtlar bende kalsın. O saate kadar meseleyi inceleyebilirim. Şu anda saat daha üç buçuk. Görüşmek üzere.” 

“Görüşmek üzere,” dedi ziyaretçimiz ve ikimize de pırıl pırıl, nazik birer bakış yönelterek inci kutusunu göğsüne bastırıp telaşla gitti. 

Pencerenin önünde durup kasvetli kalabalıkta şapkasıyla beyaz tüyü bir nokta haline gelinceye kadar sokakta çevik adımlarıyla yürüyüşünü izledim. 

“Amma çekici bir kadın!” dedim dostuma dönerek.Piposunu  yeniden  yakmış,  göz  kapakları  yarı  kapalı  olarak  sırtını koltuğun arkasına yaslamıştı. “Çekici mi?” dedi mahmur bir sesle. “Fark etmedim.” 

“Siz tam bir makinesiniz… bir hesap makinesi,” diye haykırdım. “Zaman zaman insan olmanın çok ötesinde bir hal alıyorsunuz.” 

Hafifçe gülümsedi. 

“Mantığın kişisel niteliklerin etkisinde kalmaması,” dedi, “birincil önem taşır. Benim için bir müşteri yalnızca bir birimdir, bir sorunun öğesidir. Duygusal  nitelikler  akıl  yürütmeye  ters  düşer.  Sizi  temin  ederim  ki, tanıdığım en göz alıcı kadın sigortadan tazminat alabilmek için üç küçük çocuğu zehirleme suçuyla asıldı ve tanıdığım en itici adam ise Londra’daki yoksullar için hemen hemen çeyrek milyon harcayan bir hayırseverdi.” 

“Oysa bu vakada…” 

“Ben kuraldışı olanı hiç hesaba katmam. Kuraldışı olan bir şey kuralı bozar.  El  yazısından  karakter  inceleme  çalışması  hiç  yaptınız  mı?  Bu adamın yazısı hakkında ne düşünüyorsunuz?” 

“Okunaklı ve düzgün,” diye cevap verdim. “Bir işadamının alışkanlıkları ve biraz karakter gücü var.” 

Holmes başını iki yana salladı. 

“Harflerinin yüksekliğine bir bakın,” dedi. “Aşağı yukarı birbiriyle aynı yükseklikte. Şu ‘d’ harfi bir ‘a’ ve ‘İ’ harfi ‘e’ olabilirdi. Karakterli kişiler yüksek harfleri hep öbürlerinden farklı yazar, okunaksız bile yazsalar. ‘K’ harflerinde kararsızlık ve büyük harflerinde de özgüven var. Ben şimdi dışarıya  çıkıyorum.  Bir  iki  araştırma  yapacağım.  Şu  kitabı  okumanızı tavsiye  ederim…  kaleme  alınmış  en  ilginç  kitaplardan  biri.  Winwood Reade’in İnsanın Şehadeti adlı kitabı. Bir saat sonra dönerim.” 

Kitabı elime alıp pencerenin önüne oturdum, ama düşüncelerim yazarın iddialı    varsayımlarından    çok    uzaklardaydı.    Aklım    biraz    önceki ziyaretçimizdeydi…  gülümsemesi,  sesindeki  derin  tınılar,  yaşamını  örten tuhaf sır perdesi. Babası ortadan kaybolduğunda on yedi yaşında idiyse, şimdi   yirmi   yedi   yaşında   demekti…   gençliğin   sıkılganlığının   geçip deneyimler yoluyla bir ağırbaşlılık kazandığı, güzel bir yaştı bu. Böyleceoturup düşüncelere daldım, derken aklıma öyle tehlikeli düşünceler geldi ki, telaşla yazı masama gidip patoloji konulu en son bilimsel yazının sayfaları arasına daldım. Yetersiz bacağımla ve daha da yetersiz banka hesabımla, kim oluyordum ki böyle şeyler düşünüyordum? O yalnızca bir birim, bir sorunun öğesiydi… o kadar. Eğer geleceğim karanlıksa, bunu hayal ürünü sanrılarla aydınlatmaya çalışmaktansa, bir erkek gibi göğüslemek mutlaka daha iyiydi. 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

Ayarlar

×

Bölümler

×

Metin Raporla